10 direkte Treffer gefunden für: geleğen


77 indirekte Treffer gefunden für: geleğen

Deutsch Türkisch
gelegen kommen {v} uygun gelmek
die Gelegenheit {sub} {f} fırsat
die Gelegenheit {sub} {f} olanak
die Gelegenheit {sub} {f} sıra
die Gelegenheit {sub} {f} tesadüf
die Gelegenheit {sub} {f} vesile
die Gelegenheit {sub} {f} şans
Gelegenheit, jemandem zu danken {sub} {f} birine teşekkür etmek için fırsat
Gelegenheit abpassen {v} fırsatını kollamak
Gelegenheit abpassen {v} uygun zamanı kollamak
Gelegenheit aufzusteigen {sub} {f} yükselmek için fırsat
Gelegenheit beim Schopf packen {v} fırsattan istifade etmek
Gelegenheit beim Schopfe fassen {v} fırsattan istifade etmek
Gelegenheit bieten {v} fırsat vermek
Gelegenheit bieten {v} fırsat sunmak
Gelegenheiten bieten {v} fırsatlar vermek
Gelegenheiten bieten {v} fırsatlar sunmak
Gelegenheit bietet sich {sub} {f} fırsat var
Gelegenheit ergreifen {v} fırsattan yararlanmak
Gelegenheit ergreifen {v} fırsatı değerlendirmek
Gelegenheit geben {v} fırsat vermek
Gelegenheit Geld zu verdienen {sub} {f} para kazanmak için fırsat
Gelegenheit herauszufinden {sub} {f} olanak bulmak
Gelegenheit jemanden zu treffen {sub} {f} birine rastlama fırsatı
Gelegenheit macht Diebe {sub} {f} [Man sollte niemanden in Versuchung führen, etwas zu klauen] birine çalma fırsatı vermemek gerekir
Gelegenheit nutzen {v} fırsattan yararlanmak
Gelegenheit nützen {v} fırsattan istifade etmek
Gelegenheit sich jemandem anzuschließen {sub} {f} birine katılma fırsatı
Gelegenheit verpassen {v} fırsatı kaçırmak
Gelegenheit versäumen {v} fırsatı kaçırmak
Gelegenheit zu sehen {sub} {f} görme fırsatı
Gelegenheit zu siegen {sub} {f} kazanma fırsatı
Gelegenheit zu sprechen {sub} {f} konuşma fırsatı
Gelegenheit zum Aufstieg {sub} {f} yükselme fırsatı
Gelegenheit zum Lachen {sub} {f} gülme fırsatı
Gelegenheit zur Beobachtung {sub} {f} gözleme fırsatı
Gelegenheit zur Stellungnahme {sub} {f} fikrini söyleme fırsatı
die Gelegenheiten {sub} {pl} fırsatlar
die Gelegenheiten {sub} {pl} elverişlilikler
Gelegenheiten bieten {v} fırsat vermek
der Gelegenheitsanfall {sub} {m} rastlantısal nöbet
der Gelegenheitsanfall {sub} {m} tesadüfi nöbet
die Gelegenheitsarbeit {sub} {f} geçici
die Gelegenheitsarbeit {sub} {f} geçici çalışma
die Gelegenheitsarbeiten {sub} {pl} geçici işler
Gelegenheitsarbeiten verrichten {v} geçici işler yapmak
Gelegenheitsarbeiten verrichtend geçici işler yapan
der Gelegenheitsarbeiter {sub} {m} aylakçı
der Gelegenheitsarbeiter {sub} {m} geçici işçi
die Gelegenheitsarbeiterin {sub} {f} [weiblich] aylakçı
die Gelegenheitsarbeiterin {sub} {f} [weiblich] geçici işlerde çalışan insan
abgelegen {adj} sapa
abgelegen [Gegend] tenha bir yer
abgelegen [Gegend] ıssız bir yer
abgelegen [Ort] uzak
abgelegen [weit weg] ücra
abgelegen kuytu
abgelegen sapa
abgelegen ırak
abseits gelegen dışarda kalan
alles käme mir gelegen bana her şey uyardı
am Fluss gelegen nehir kenarında bulunan
am Hang gelegen yamaçta olan
am Wald gelegen ormana yakın olan
an der Küste gelegen kıyı şeridinde olan
angelegen {adj} [bemüht sein, sich um etwas kümmern, etwas tun] ilgili
angelegen {adj} [bemüht sein, sich um etwas kümmern, etwas tun] çaba içinde
angelegen {adj} komşu
angelegen {adj} [sich etwas angelegen sein lassen (gehoben, sich aus innerem Antrieb um etwas bemühen, kümmern] öncelikli
angelegen {adj} [zu veraltet anliegen = wichtig sein] mühim
angelegen {adj} [zu veraltet anliegen = wichtig sein] önemli
auf einem Hügel gelegen bir tepede
auf einem steilen Abhang gelegen dik bir yamacın üstünde
außerhalb gelegen [Stadt] şehir dışında olan
daran ist mir viel gelegen buna çok önem veriyorum
distal gelegen merkezden uzakta olan
es kommt mir gelegen benim işime gelir
0.005s