am Rand
|
kıyıda
|
|
am Rand befindlich
|
kıyıda olan
|
|
am Rand entlang
|
kıyı boyu
|
|
am Rande
|
kıyıda
|
|
am Rande gelegene Gebiete
{sub}
{pl}
|
kıyıda bulunan bölgeler
|
|
am Ufer
|
kıyıda
|
|
am Ufer entlang
|
kıyı boyu
|
|
am Ufer liegend
|
kıyıda olan
|
|
an der Küste entlang
|
kıyı boyunca
|
|
an der Küste entlang
|
kıyı boyun
|
|
an der Küste gelegen
|
kıyı şeridinde olan
|
|
an der Küste gestrandet
|
kıyıya vurmuş
|
|
an der Küste lebende Bevölkerung
{sub}
{f}
|
kıyı şeridinde yaşayan halk
|
|
an die Küste
|
kıyıya
|
|
an die Küste gehen
{v}
|
kıyıya gitmek
|
|
an Küste
|
kıyıda
|
|
ans Land gespült werden
{v}
|
kıyıya vurmak
|
|
ans Ufer werfen
{v}
|
kıyıya atmak
|
|
auf dem Rande
|
kıyıda
|
|
der
Auslauf
{sub}
{m}
|
kıyı seferi
|
|
außerhalb von Küstengewässern
|
kıyı sularının dışında
|
|
belegen
{v}
[belegte, hat belegt]
|
kıyıya bağlamak
|
|
die
Bordstelle
{sub}
{f}
|
kıyı radyo istasyonu
|
|
die
Buhne
{sub}
{f}
|
kıyıdan suya uzanan çıkıntı
|
|
das Ufer erreichen
|
kıyıya ulaşmak
|
|
erbarmungslos
{adj}
|
kıyıcı
|
|
Fels in der Brandung
{sub}
{m}
|
kıyıda kaya
|
|
Fischen an der Küste
{sub}
{n}
|
kıyıda balık avlama
|
|
Flugzeug der Küstenwache
{sub}
{n}
|
kıyı güvenlik uçağı
|
|
Gerade als ich das Ufer erreichte ...
|
kıyıya ulaştığım anda…
|
|
grausam
{adj}
|
kıyıcı
|
|
die
Grausamkeit
{sub}
{f}
|
kıyıcılık
|
|
große Küstenfahrt
{sub}
{f}
|
kıyıda kapsamlı tekne gezisi
|
|
der
Gräuel
{sub}
{m}
|
kıyıcılık
|
|
der
Hackerling
{sub}
{m}
|
kıyılmış hayvan yemi
|
|
das
Hackfleisch
{sub}
{n}
|
kıyılmış et
|
|
hackt
[er, sie, es~]
|
kıyıyor
|
|
hackte
[er, sie, es~]
|
kıyımıştı
|
|
das
Hackwerkzeug
{sub}
{n}
[Grubber]
|
kıyıma aleti
|
|
der
Haff
{sub}
{m}
[Geographie]
|
kıyı sığ gölü
|
|
das
Haff
{sub}
{n}
|
kıyı gölü
|
|
haschierter Braten
{sub}
{m}
|
kıyılmış kavurma
|
|
Hochwasser an der Küste
{sub}
{n}
|
kıyıda su taşması
|
|
Hubschrauber der Küstenwache
{sub}
{m}
|
kıyı güvenlik helikopteri
|
|
der
Häckerling
{sub}
{m}
|
kıyılmış hayvan yemi
|
|
der
Häcksel
{sub}
{m}
|
kıyılmış hayvan yemi
|
|
in Ufernähe
|
kıyı yakınında
|
|
Insel vor der Küste
{sub}
{f}
|
kıyı yakınında ada
|
|
die
Kuff
{sub}
{f}
[Verkehr]
|
kıyı yük yelkenlisi
|
|
die
Küste
{sub}
{f}
[Gebiet]
|
kıyı bölgesi
|
|
die
Küste
{sub}
{f}
[Streifen]
|
kıyı şeridi
|
|
einbuchtendes Ufer
{sub}
{n}
|
girintili kıyı
|
|
eine felsige Küste
|
kayalık bir kıyı
|
|
die
Eins
{sub}
{f}
[im Zeugnis]
|
pekiyi
|
|
die
Eins
{sub}
{f}
[Schulnote]
|
pekiyi
|
|
die
Felsenküste
{sub}
{f}
[Geografie]
|
kayalık kıyı
|
|
das
Felsufer
{sub}
{n}
|
kayalık kıyı
|
|
die
Flachküste
{sub}
{f}
|
düz kıyı
|
|
die
Flutbrandung
{sub}
{f}
|
taşkın kıyı
|
|
gefährliche Brandung
{sub}
{f}
|
tehlikeli kıyı
|
|
halbmondförmige Küste
{sub}
{f}
|
yarımay şeklinde kıyı
|
|
die
Hohlufer
{sub}
{f}
|
boşluk kıyı
|
|
die
Kliffküste
{sub}
{f}
|
uçurum kıyı
|
|
der
Schilfgürtel
{sub}
{m}
[Saum aus Schilfrohr um ein Gewässer]
|
kamış kaplı kıyı
|
|
sehr gut
[1,0]
|
pekiyi
|
|
sehr gut
[Schulnote]
|
pekiyi
|
|
sehr gut
[Zensur 1]
|
pekiyi
|
|
die
Steilküste
{sub}
{f}
|
dik kıyı
|
|
das
Steilufer
{sub}
{n}
|
dik kıyı
|
|
zerklüftete Küste
{sub}
{f}
|
uçurumlarla dolu kıyı
|
|