24 direkte Treffer gefunden für: içinde


77 indirekte Treffer gefunden für: içinde

Deutsch Türkisch
die Acidosis {sub} {f} içinde asit olan
anni currentis [veraltet: laufenden Jahres; Abkürzung: a. c.] içinde bulunan yılın
anno currentis {adv} içinde bulunulan yılın
asbesthaltig {adj} içinde asbest olan
auf beiliegendem Bestellschein içinde bulunan sipariş kâğıdı ile
aufgehen {v} [ging auf, ist aufgegangen] içinde yok olmak
aus dem Bauch heraus içinden geldiği gibi
aus dem Bauch heraus reagieren {v} içinden geldiği gibi reaksiyon göstermek
ausnehmen {v} [nahm aus, hat ausgenommen] içinden çekmek
ausnehmen {v} [nahm aus, hat ausgenommen] içinden çıkarmak
ausspringen {v} [sich lösen: sprang aus, hat ausgesprungen] içinden çıkıp fırlamak
autochtone Ideen {sub} {pl} içinde kendine ait olmayan düşüncelerin doğması
das Befinden {sub} {n} içinde bulunulan durum
beigepackte Muster {sub} {pl} içindeki numuneler
bemannte Ballon {sub} {m} içinde insan olan balon
bewohnbar {adj} içinde oturulabilir
beziehbar {adj} içinde oturulabilir
das durchgezogene Gewindeloch içinden açılan dişli delik
das durchgezogene Gewindeloch içinden çekilmiş dişli delik
das Tier in ihm içindeki hayvan
die Diaspora {sub} {f} içinde (dini) bir azınlık yaşayan bölge
drin bleiben {v} içinde kalmak
drinbleiben {v} içinde kalmak
drinhängen {v} içinde asılı kalmak
drinlassen {v} içinde bırakmak
durch {adv} içinden
durch {adv} içinden geçmek
durch etwas durchsehen {v} içindekini görmek
die Durchdringverbindung {sub} {f} içinden gecen bağlantı
durchfahren [Boot] içinden geçmek
durchfahren {v} içinden geçerek gitmek
durchfahrend {adj} içinden geçerek giden
die Durchfahrtshöhe {sub} {f} içinden geçiş yüksekliği
die Durchfahrtshöhen {sub} {pl} içinden geçiş yükseklikleri
durchführen {v} [ich führte durch, ich habe durchgeführt] içinden geçirmek
durchgezogen içinden çekilen
durchgucken {v} {ugs.} içinde ne olduğunu anlamak
durchqueren {v} [ich durchquerte, ich habe durchquert] içinden geçip gitmek
die Durchquerung {sub} {f} içinden geçme
durchstreichen {v} [ich strich durch, ich habe durchgestrichen] içinden geçerek dolaşmak
das Eclair {sub} {n} [cremegefülltes Süßgebäck] içinde krema ve çikolata olan dilim pasta
ein Gefühl aus dem Bauch heraus haben içinde bir his olmak
ein Paket mit Waren içinde eşya olan bir paket
ein Risiko in sich bergen içinde bir riski barındırmak
einbegriffen {adj} içinde olan
eine knifflige Angelegenheit sein {v} içinden çıkılması zor bir durum olmak
einliegend [österr., schweiz.: inliegend] içinde olan
einschließlich {adv} içinde olmak üzere
endoform {adj} içinden oluşan
der Endogen {sub} {m} [Botanik] içinden büyüyen
die Endophasie {sub} {f} içinden konuşma
abgehetzt kan ter içinde
Abgesehen davon, dass ... …in haricinde
abgesehen davon, dass ... …ın haricinde
Abgesehen vom Gehalt ... maaş haricinde
abgesehen von den regelmässigen Neubesetzungen sürekli yeni işe alınmalar haricinde
abgesehen von der Tatsache, dass ... bu gerçek haricinde
abgesehen von diesen Fehlern bu hatalar haricinde
abgesehen von einigen Fehlern bu yanlışlar haricinde
abgesehen von einigen kleineren Fehlern birkaç küçük hata haricinde
abgesehen von Unfällen kazalar haricinde
Abgesehen von uns beiden, ... ikimiz haricinde
alle Abzüge berücksichtigt tüm kesintiler içinde
alles eingerechnet her şey içinde
alles eingeschlossen her şey içinde
alles inbegriffen her şey içinde
angelegen {adj} [bemüht sein, sich um etwas kümmern, etwas tun] çaba içinde
auf längere Sicht hin uzun vade içinde
außen {adv} haricinde
außerhalb der Arbeitszeit saati haricinde
außerhalb des Gesetzes kanun haricinde
außerhalb des kontrolierten Bereiches kontrol bölgesi haricinde
außerhalb des Lehrplanes öğrenim planı haricinde
außerhalb des Lehrplans eğitim planı haricinde
außerhalb ihres Einflussbereiches onların etki alanı haricinde
außerhalb jeden Zweifels tüm şüphelerin haricinde
ärmlich {adj} sefillik içinde
0.006s