ab
{adv}
[entfernt]
|
uzaklaşmış
|
|
ab sein
{v}
|
uzakta bulunmak
|
|
abdrängen
{v}
[drängte ab, hat abgedrängt]
|
uzaklaştırmak
|
|
der
Abduktor
{sub}
{m}
|
uzaklaştırıcı kas
|
|
abgelegener Ort
{sub}
{m}
|
uzak bölge
|
|
abgelegener Ort
{sub}
{m}
|
uzak yer
|
|
die
Abgelegenheit
{sub}
{f}
|
uzak olma
|
|
die
Abgelegenheit
{sub}
{f}
|
uzaklık
|
|
Abgelegenheits-
|
uzaklık-
|
|
abgesetztes Tier
{sub}
{n}
|
uzaklaştırılmış hayvan
|
|
abgetrieben
|
uzaklaştırılmış
|
|
abgewanderte Kunden zurückgewinnen
{v}
|
uzaklaşan müşterileri geri kazanmak
|
|
abhalten
{v}
[fernhalten: hielt ab, hat abgehalten]
|
uzak tutmak
|
|
abliegen
{v}
[lag ab, ist abgelegen]
|
uzakta olmak
|
|
abliegend
{adj}
|
uzakta olan
|
|
abrücken
{v}
[rückte ab, ist abgerückt]
|
uzaklaştırmak
|
|
abrücken
{v}
[sich]
|
uzaklaşmak
|
|
abrückend
{adj}
|
uzaklaşan
|
|
die
Abrückung
{sub}
{f}
|
uzaklaşma
|
|
abschieben
{v}
[schob ab, hat abgeschoben]
|
uzaklaştırmak
|
|
die
Abschiebung
{sub}
{f}
|
uzaklaştırma
|
|
Abschiebungs-
|
uzaklaştırma-
|
|
abseits
{adv}
|
uzakta
|
|
absentieren
{v}
[sich]
|
uzaklaşmak
|
|
absentieren, sich
{v}
|
uzaklaşmak
|
|
absentiert
|
uzaklaşmış
|
|
absentierte
|
uzaklaşmıştı
|
|
absetzen
{v}
[setzte ab, hat abgesetzt]
|
uzaklaştırmak
|
|
absetzen
{v}
[sich]
|
uzaklaşmak
|
|
absitzend
{adj}
|
uzakta oturan
|
|
absondern
{v}
[sonderte ab, hat abgesondert]
|
uzaklaştırmak
|
|
absondern
{v}
[sonderte sich ab, hat sich abgesondert]
|
uzak durmak
|
|
der
Abstand
{sub}
{m}
|
uzaklık
|
|
Abstand halten!
|
uzak durunuz!
|
|
Abstand halten
{v}
|
uzaktan takip etmek
|
|
Abstand halten
{v}
[Autofahrt]
|
uzaktan takip etmek
|
|
Abstand nehmen
{v}
|
uzaklaşmak
|
|
der
Abstandswinkel
{sub}
{m}
|
uzaklık açısı
|
|
der
Abstandszünder
{sub}
{m}
|
uzaktan kumandalı ateşleme tertibatı
|
|
abstehen
{v}
[entfernt sein]
|
uzak durmak
|
|
abtreiben
{v}
[trieb ab, hat abgetrieben]
|
uzaklaştırmak
|
|
der
Abtreiber
{sub}
{m}
|
uzaklaştırıcı
|
|
die
Abtreibung
{sub}
{f}
|
uzaklaştırma
|
|
die
Abtreibungen
{sub}
{pl}
|
uzaklaştırmalar
|
|
Abtreibungs-
|
uzaklaştırma
|
|
abwandern
{v}
[wanderte ab, hat abgewandert]
|
uzaklaşmak
|
|
das
Abwehren
{sub}
{n}
[Gefahr]
|
uzak tutma
|
|
abwehren
{v}
[Gefahr]
|
uzak tutmak
|
|
abweichen
{v}
[wich ab, hat abgewichen]
|
uzaklaşmak
|
|
die
Abwesenheitspflegschaft
{sub}
{f}
|
uzaklıktan dolayı kendi varlık olaylarını kendisi yürütemeyecek bir kişinin bu işlerine vekilen başkasını bırakması
|
|
am Arsch sein
{v}
|
uzak ve ıssız bir yerde
|
|
ab vom Schuss
|
hedeften uzak
|
|
abgelegen von
|
…dan uzak
|
|
abgelegen von
|
…den uzak
|
|
achsfern
|
dingilden uzak
|
|
der
Akosmismus
{sub}
{m}
|
dünyadan uzak
|
|
am weitesten
{adj}
|
en uzak
|
|
die
Angel
{sub}
{f}
|
tuzak
|
|
die
Auffangvorrichtung
{sub}
{f}
|
tuzak
|
|
aufgeklärt
{adj}
|
batıl inançlardan uzak
|
|
ausweglose Falle
{sub}
{f}
|
çaresiz tuzak
|
|
außer Zweifel
|
kuşkudan uzak
|
|
äußerste
{adj}
[fern]
|
en uzak
|
|
äußerster
{adj}
[fern]
|
en uzak
|
|
äußerstes
{adj}
[fern]
|
en uzak
|
|
die
Baumfalle
{sub}
{f}
|
ağaçtan yapılma tuzak
|
|
bildungsfern
|
eğitimden uzak
|
|
bürgerfern
{adj}
|
halktan uzak
|
|
ein paar Schritte weg
|
birkaç adım uzak
|
|
entfernt von
|
…den uzak
|
|
entfernter
{adj}
|
daha uzak
|
|
entferntest
{adj}
|
en uzak
|
|
entfernteste
{adj}
|
en uzak
|
|
enthaltsam
{adj}
|
yaşam zevklerinden uzak
|
|
es ist wirklich nicht sehr weit
|
gerçekten çok uzak
|
|
etwas ab vom Schuss
|
biraz mekândan uzak
|
|
die
Falle
{sub}
{f}
[figürlich]
|
tuzak
|
|