Keine direkten Treffer gefunden für: zamani

Deutsch Türkisch

77 indirekte Treffer gefunden für: zamani

Deutsch Türkisch
abgefahren sein {v} {ugs.} zamanı geçmiş olmak
abgelaufen {adj} zamanı geçen
abkömmlich {adj} zamanı olma
abkömmlich sein {v} zamanı olmak
am Anfang der Zeit zamanın başında
die Anberaumung {sub} {f} zamanini belirleme
die Anberaumung {sub} {f} zamanını tespit etme
Andienung der fälligen Miete {sub} {f} zamanı gelen kirayı ödeme
Anleihe mit vorzeitigem Rückgaberecht {sub} {f} zamanından önce geri verme hakkı olan tahvil
Annahme der Zeit {sub} {f} zamanı tahmin etme
auf der Höhe der, seiner Zeit sein, stehen zamanının zirvesinde olmak
auf der Höhe der Zeit zamanın zirvesinde
Aufteilung der Zeit {sub} {f} zamanı paylaşma
die Befristung {sub} {f} zamanı sınırlama
das Gebot der Stunde zamanın gereği
den Termin überschreiten {v} zamanını geçirmek
die Zeit berechnen {v} zamanı hesaplamak
die Zeit messen zamanı ölçmek
die Zeit mit etwas ausfüllen {v} zamanı bir şey ile doldurmak
die Zeit ändern {v} zamanı değiştirmek
Du erkennst es, wenn es soweit ist zamanı gelince anlarsın
ein fälliger Wechsel zamanı gelmiş değişim
ein großer Teil der Zeit zamanın büyük bir kısmı
Einlösung bei Fälligkeit {sub} {f} zamanı geldiğinde tahsil etme
einstmals {adv} zamanında
er verbrachte seine Zeit mit Lesen zamanını okumakla geçirmişti
er verbringt seine Zeit tatenlos zamanını boşa geçiriyor
es gerade noch rechtzeitig schaffen zamanında başarmak
es ist an der Zeit zamanı geldi
es wird allerhöchste Zeit zamanı geldide geçiyor
es wird Zeit! zamanı geldi
fristen {v} zamanını doldurmak
fristgebunden [Adv] zamanı gelmemiş
fristgemäße Zahlung {sub} {f} zamanında ödeme
fristzeitig {adj} zamanında
frühreif {adj} zamanından önce ergin duruma gelmiş
frühreif {adj} zamanından önce gelişmiş
die Frühreife {sub} {f} zamanından önce erginlik
frühzeitig {adj} zamanında
fällige Steuer {sub} {f} zamanı gelen vergi
fällige Steuern {sub} {pl} zamanı gelen vergiler
fällige Wechsel {sub} {pl} zamanı gelen değişme
fällige Zahlung {sub} {f} zamanı gelen ödeme
die Gleitzeit {sub} {f} zamanı çalışan tarafından belirlenen çalışma saatleri sistemi
großer Teil der Zeit {sub} {m} zamanın büyük kısmı
herankommen {v} zamanı gelmek
heutzutage {adv} zamanımızda
höchste Zeit {sub} {f} [es wird~] zamanı çoktan geldi
ich habe meine Zeit verschwendet zamanımı boşuna harcadım
ich kam rechtzeitig an zamanında gelmiştim
Ihre Zeit läuft ab zamanınız doluyor
die Abbindezeit {sub} {f} [Zement] donma zamanı
die Abbindezeit {sub} {f} sertleşme zamanı
die Abbrandzeit {sub} {f} erime zamanı
die Abbremszeit {sub} {f} frenleme zamanı
die Abendmahlzeit {sub} {f} akşam öğünü zamanı
die Abendzeit {sub} {f} akşam zamanı
die Abendöffnungszeit {sub} {f} akşam açık olma zamanı
die Abfahrtszeit {sub} {f} hareket zamanı
die Abfahrtzeit {sub} {f} kalkış zamanı
Abfallszeit nach Belastung {sub} {f} zorlama sonucu düşme zamanı
die Abfallverzögerungszeit {sub} {f} kesilme gecikimi zamanı
die Abfallzeit {sub} {f} çürüme zamanı
die Abflugszeit {sub} {f} uçak kalkış zamanı
der Abgabentermin {sub} {m} vergi ödeme zamanı
der Abgabetermin {sub} {m} teslim zamanı
die Abholzeit {sub} {f} alıp götürme zamanı
der Ablauftermin {sub} {m} bitim zamanı
die Ablesezeit {sub} {f} okuma zamanı
die Ablösezeit {sub} {f} bedel ödeme zamanı
die Ablüftzeit {sub} {f} havalandırma zamanı
die Abnahmezeit {sub} {f} alım zamanı
der Abrechnungszeitpunkt {sub} {m} hesaplaşma zamanı
die Abrüstzeit {sub} {f} teçhizatı sökme zamanı
Abrüstzeit bei Arbeitsschluss {sub} {f} sonu teçhizatı sökme zamanı
die Abschiedsstunde {sub} {f} veda zamanı
die Abschmelzzeit {sub} {f} ergitme zamanı
0.005s