aus meinem Auftrag
|
verdiğim siparişe göre
|
|
ein Versprechen einhalten
|
verdiği sözde durmak
|
|
ein Versprechen einlösen
|
verdiği sözü yerine getirmek
|
|
ein Versprechen erfüllen
|
verdiği sözü yerine getirmek
|
|
ein Versprechen halten
|
verdiği sözü yerine getirmek
|
|
ein Versprechen nicht einhalten
|
verdiği sözü tutmamak
|
|
halten, was man versprochen hat
{v}
|
verdiği sözde durmak
|
|
jemandem die Hand darauf geben
{v}
|
verdiği sözü yada anlaşmayı tasdik etmek için el sıkışmak
|
|
mein Wort gilt
|
verdiğim sözde dururum
|
|
die
Verdichtbarkeit
{sub}
{f}
|
sıkabilme
|
|
das
Verdichten
{sub}
{n}
|
yoğunlaşma
|
|
verdichten
{v}
[verdichtete, hat verdichtet]
|
artmak
|
|
verdichten
{v}
[verdichtete, hat verdichtet]
|
gelişmek
|
|
verdichten
{v}
[verdichtete, hat verdichtet]
|
güçlendirmek
|
|
verdichten
{v}
[verdichtete, hat verdichtet]
|
komprime yapmak
|
|
verdichten
{v}
[verdichtete, hat verdichtet]
|
kuvvetlendirmek
|
|
verdichten
{v}
[verdichtete, hat verdichtet]
|
sıkı hale getirmek
|
|
verdichten
{v}
[verdichtete, hat verdichtet]
|
sıkıştırmak
|
|
verdichten
{v}
[verdichtete, hat verdichtet]
|
tazyik etmek
|
|
verdichten
{v}
[verdichtete, hat verdichtet]
|
teksif etmek
|
|
verdichten
{v}
[verdichtete, hat verdichtet]
|
yoğunlaştırmak
|
|
verdichten
{v}
[verdichtete, hat verdichtet]
|
çoğalmak
|
|
Verdichten der Form
{sub}
{n}
|
kalıbı sıkmak
|
|
Verdichten durch Pressen
{sub}
{n}
|
tazyikle sıkma
|
|
Verdichten durch Vibrieren
{sub}
{n}
|
titreşimle sıkma
|
|
verdichtend
{adj}
|
yoğunlaştıran
|
|
der
Verdichter
{sub}
{m}
|
kompaktör
|
|
der
verdichter
{sub}
{m}
|
kompresör
|
|
der
Verdichter
{sub}
{m}
|
kondansatör
|
|
der
Verdichter
{sub}
{m}
|
meksefe
|
|
der
Verdichter
{sub}
{m}
|
yoğunlaştırıcı
|
|
die
Verdichter
{sub}
{pl}
|
yoğunlaştırıcılar
|
|
der
Verdichterantrieb
{sub}
{m}
|
kompresör tahriki
|
|
der
Verdichterdruck
{sub}
{m}
|
yoğunlaştırıcı basıncı
|
|
das
Verdichtergehäuse
{sub}
{n}
|
kompresör kutusu
|
|
der
Verdichterkolben
{sub}
{m}
|
kompresör pistonu
|
|
das
Verdichterlager
{sub}
{n}
|
kompresör yatağı
|
|
das
Verdichterlaufrad
{sub}
{n}
|
kompresör tekerleği
|
|
die
Verdichterplatte
{sub}
{f}
|
kompresör plakası
|
|
die
Verdichterschaufel
{sub}
{f}
|
kompresör kanadı
|
|
die
Verdichterstütze
{sub}
{f}
|
kompresör süportu
|
|
die
Verdichterturbine
{sub}
{f}
|
kompresör türbini
|
|
die
Verdichterwelle
{sub}
{f}
|
kompresör mili
|
|
verdichtet
{adj}
|
sıkılmış
|
|
verdichtete Form
{sub}
{f}
|
yoğunlaştırılmış şekil
|
|
verdichtete Masse
{sub}
{f}
|
yoğunlaştırılmış kütle
|
|
verdichtete Werte
{sub}
{pl}
|
yoğunlaştırılmış değerler
|
|
verdichteter
{adj}
|
daha yoğunlaştırılmış
|
|
verdichtetes Gas
{sub}
{n}
|
sıkıştırılmış gaz
|
|
die
Verdichtung
{sub}
{f}
|
teksif etme
|
|
die
Verdichtung
{sub}
{f}
|
yoğunlaşma
|
|
ausgeatmet
|
nefes verdi
|
|
bei einigen Leuten ist man damit auf offene Ohren gestoßen
|
bazıları bu konuda destek verdi
|
|
Beide Armeen hatten schwere Verluste
|
her iki orduda ağır kayıplar verdi
|
|
er hat seine Sammlung einem Museum zur Verfügung gestellt
|
kolleksiyonunu müzeye verdi
|
|
er hat sich entschlossen, sich zurückzuziehen
|
geri çekilmeğe karar verdi
|
|
er hat uns die Wohnung gekündigt
|
daireden bizim çıkışımızı verdi
|
|
er informierte mich
|
bana bilgi verdi
|
|
er nannte seinen Hund Kastor
|
köpeğine Kastor adını verdi
|
|
er unterhielt seine Freunde gern
|
arkadaşlarını eğlendirmeyi severdi
|
|
es hat weh getan, etwas zu sehen
|
görmek acı verdi
|
|
gab wieder
[er, sie, es ~]
|
tekrar verdi
|
|
geantwortet
[er, sie, es hat~]
|
cevap verdi
|
|
geatmet
[er, sie, es hat~]
|
soluk alıp verdi
|
|
gegrüßt
[er, sie, es hat~]
|
selam verdi
|
|
geklungen
[es ist~]
|
ses verdi
|
|
geschändet
[er, sie, es hat~]
|
(kutsal şeye) zarar verdi
|
|
geurteilt
[er, sie, es hat~]
|
karar verdi
|
|
gut gekontert
[er hat~]
|
iyi karşılık verdi
|
|
hat mir einen Auftrag versprochen
[er, sie, es~]
|
bana bir görev sözü verdi
|
|
herumgetollt
[er, sie, es ist~]
|
ortalığı velveleye verdi
|
|
hervorgerufen
[er, sie, es hat~]
|
sebebiyet verdi
|
|
reichte weiter
[er, sie, es~]
|
başkasına verdi
|
|
seine Antwort war ein reines Ausweichmanöver
|
tamamen kaçamak cevap verdi
|
|
vorgelesen
[er, sie, es hat~]
|
ders verdi
|
|
weggegeben
|
başkasına verdi
|
|
zweimal versprochen
|
iki defa söz verdi
|
|