sitzen bleiben
{v}
[in der Schule]
|
sınıfta kalmak
|
|
sitzen bleiben
{v}
[nicht aufstehen]
|
yerinden kalkmamak
|
|
sitzen bleiben
{v}
[Wirtschaft]
|
malın elinde kalması
|
|
sitzen bleiben
{v}
|
elde kalmak
|
|
sitzen bleiben
{v}
|
evde kalmak
|
|
sitzen bleiben
{v}
|
ilerleme sağlayamamak
|
|
sitzen bleiben
{v}
|
sınıfta kalmak
|
|
sitzen bleiben
{v}
|
yerinde saymak
|
|
sitzen bleiben
{v}
|
yerinden kalkmamak
|
|
sitzen bleiben
{v}
|
çift dikiş yapmak
|
|
sitzen lassen
{v}
[im Stich lassen]
|
yarı yolda ortada bırakmak
|
|
sitzen lassen
{v}
[Schüler]
|
sınıfta bırakmak
|
|
sitzen lassen
{v}
|
desteğini çekmek
|
|
sitzen lassen
{v}
|
ortada bırakmak
|
|
sitzen lassen
{v}
|
sınıfta bırakmak
|
|
sitzen lassen
{v}
|
terk etmek
|
|
sitzen lassen
{v}
|
yarı yolda bırakmak
|
|
sitzen lassen
{v}
|
yüzüstü bırakmak
|
|
Sitzen Sie bequem?
|
rahat oturuyor musunuz?
|
|
sitzenbleiben
{v}
[in der Schule]
|
sınıfta kalmak
|
|
sitzenbleiben
{v}
[nicht aufstehen]
|
yerinden kalkmamak
|
|
sitzenbleiben
{v}
[nicht verkaufen können]
|
satılmamak
|
|
sitzenbleibend
{adj}
|
oturup kalan
|
|
der
Sitzenbleiber
{sub}
{m}
|
sınıfta kalan
|
|
die
Sitzenbleiberin
{sub}
{f}
[weiblich]
|
sınıfta kalan kız
|
|
sitzend
{adj}
|
oturan
|
|
die
Sitzende
{sub}
{f}
|
oturan (bayan)
|
|
die
Sitzende
{sub}
{pl}
|
oturanlar
|
|
sitzende Arbeit
{sub}
{f}
|
oturarak yapılan iş
|
|
sitzende Tätigkeit
{sub}
{f}
|
oturarak yapılan iş
|
|
der
Sitzender
{sub}
{m}
|
oturan
|
|
sitzengelassen
|
yarı yolda ortada bıraktı
|
|
sitzengelassen werden
|
yarı yolda ortada bırakılmak
|
|
sitzenlassen
{v}
[im Stich lassen]
|
yarı yolda ortada bırakmak
|
|
sitzenlassen
{v}
[Schüler]
|
sınıfta bırakmak
|
|
sitzenlassend
{adj}
|
sınıfta bırakan
|
|
sitzenlassend
{adj}
|
yarı yolda ortada bırakan
|
|
absitzen
{v}
[eine Strafe ~]
|
cezaevinde yatarak süresini doldurmak
|
|
absitzen
{v}
[saß ab, hat abgesessen]
|
birinden uzakta oturmak
|
|
absitzen
{v}
[saß ab, hat abgesessen]
|
cezasını doldurmak
|
|
absitzen
{v}
[saß ab, hat abgesessen]
|
cezasını çekmek
|
|
absitzen
{v}
[saß ab, hat abgesessen]
|
yere inmek
|
|
Aktien besitzen
|
hisse senedine sahip olmak
|
|
Aktien besitzen
{v}
|
hisse senetleri sahibi olmak
|
|
Aktienanteile an einer Firma besitzen
|
bir firmada hisse senedi paylarına sahip olmak
|
|
das
Aktienbesitzen
{sub}
{n}
|
hisse senetlerine sahip olma
|
|
Aktienmehrheit besitzen
{sub}
{f}
|
hisse çoğunluğuna sahip olma
|
|
als Pfand besitzen
{v}
|
teminat olarak elde tutmak
|
|
am Drücker sitzen
{v}
{ugs.}
[Bestimmen, was geschieht]
|
yetkili pozisyonda olmak
|
|
am Kamin sitzen
|
şömine başında oturmak
|
|
am Katzentisch sitzen
{v}
|
değer verilmemek
|
|
am Katzentisch sitzen
{v}
|
önemsiz bir yerde kalmak
|
|
am längeren Hebel sitzen
{v}
|
birine karşı avantajlı olmak
|
|
am längeren Hebel sitzen
{v}
|
daha çok olanaklara sahip olmak
|
|
am Steuer sitzen
|
direksiyonda oturmak
|
|
am Tisch sitzen
|
masada oturmak
|
|
an den Hebeln der Macht sitzen
{v}
|
nüfuzlu mevkide olmak
|
|
an der Quelle sitzen
{v}
|
kaynağın başını tutmak
|
|
an der Quelle sitzen
{v}
|
suyun başını tutmak
|
|
an jemandes Stelle sitzen
{v}
|
birinin yerinde oturmak
|
|
an der Quelle sitzen
{v}
|
kaynağın başını tutmak
|
|
an der Quelle sitzen
{v}
|
suyun başını tutmak
|
|
ansitzen
{v}
|
pusuda beklemek
|
|