Ackerbau nur für den Eigenbedarf
|
sadece kendi ihtiyaçlarını karşılamak için çiftçilik
|
|
adaptogen
{adj}
[nicht nur eine bestimmte Wirkung zuordnen kann]
|
sadece belli bir etkisi olmayan, çok yönlü
|
|
allein durch Denken gewonnen
|
sadece düşünmekle kazandı
|
|
allein schon ihre Stimme regt mich auf
|
sadece sesi bile beni sinirlendiriyor
|
|
Allein schon wegen seiner Haare sollte man ihn von der Liste streichen
|
sadece saçları için dahi onu listeden silmek lâzım
|
|
als eine reine Formsache
{sub}
{f}
|
sadece bir formalite olarak
|
|
apothekenpflichtig
{adj}
|
sadece eczande bulunur
|
|
Arbeit allein macht auch nicht glücklich
|
sadece iş insanı mutlu etmez
|
|
auf blossen Antrag
|
sadece dilekçe üzerine
|
|
auf nur einem Weg
|
sadece bir yolda
|
|
auf rein geschäftlicher Basis
|
sadece ticari bazda
|
|
Auftrag nur für diesen Tag
|
sadece bu gün için sipariş
|
|
aus lauter Neid
|
sadece kıskançlıktan
|
|
aus nur ihm selbst bekannten Gründen
|
sadece kendi bildiği sebeplerden
|
|
aus purem Vergnügen
|
sadece zevk için
|
|
Ausfuhrzölle mit ausschliesslich fiskalischem Charakter
{sub}
{pl}
|
sadece vergi karakterli ihracat gümrükleri
|
|
Ausschließlich für Benutzung
|
sadece kullanım için
|
|
ausschließlich für Mitglieder
|
sadece üyeler için
|
|
ausschließlich netto
|
sadece net
|
|
autotroph
{adj}
|
sadece anorganik maddelerle beslenen
|
|
beim bloßen Anblick
|
sadece bakışta
|
|
Betriebsführung nur in Ausnahmefällen
{sub}
{f}
|
sadece istisnai durumlarda şirket yönetimi
|
|
Betriebsführung nur in Ausnahmefällen
{sub}
{f}
|
sadece istisnai durumlarda şirket idaresi
|
|
bloß 10 Jahre alt
|
sadece 10 yaşında
|
|
bloß ein Kind
|
sadece bir çocuk
|
|
bloß ein Vorurteil
|
sadece ön yargı
|
|
bloß ein Vorwand
|
sadece bahane
|
|
bloß eine Formalität
|
sadece formalite
|
|
bloß eine Formsache
|
sadece formalite icabı
|
|
bloß eine Kleinigkeit
|
sadece küçük bir şey
|
|
bloß eine Zahl
|
sadece bir sayı
|
|
bloß wegen ein paar Leuten
|
sadece birkaç kişi nedeniyle
|
|
bloße Annahme
{sub}
{f}
|
sadece tahmin
|
|
bloße Formalität
{sub}
{f}
|
sadece formalite
|
|
bloße Gedanke
{sub}
{m}
|
sadece düşünce
|
|
bloße Gewalt
{sub}
{f}
|
sadece kaba güç
|
|
bloße Propaganda
{sub}
{f}
|
sadece propaganda
|
|
bloße Redensarten
{sub}
{pl}
|
sadece konuşma türleri
|
|
Bohrarbeit mit reinem Wasser
{sub}
{f}
|
sadece saf su ile delme işi
|
|
das
Brotstudium
{sub}
{n}
|
sadece geçim sağlayabilmek amacıyla yapılan öğrenim
|
|
das
Buchwissen
{sub}
{n}
|
sadece kitap yoluyla edinilmiş bilgi
|
|
Da kann man ja nur raten
|
sadece tahmin edilebilir
|
|
der bloßen Form wegen
|
sadece şekli sebebiyle
|
|
die Wahrheit, die reine Wahrheit und nichts als die Wahrheit
|
sadece gerçek başkası değil
|
|
dieses eine Mal
|
sadece bir kez
|
|
dieses eine Mal
|
sadece bu kez
|
|
Du traust dich nur nicht!
|
sadece cesaret edemiyorsun!
|
|
durch bloße Willenskraft
|
sadece istek gücüyle
|
|
durch bloße Übung
|
sadece talim ile
|
|
eigens zu diesem Zweck
|
sadece bu nedele
|
|
ein Boot, das nur einem Zweck dient
|
sadece bir amaca hizmet eden bir kayık
|
|