akkurat
|
yeteri kadar
|
|
alt genug
|
yeterince yaşlı
|
|
ausgeschlafen
|
yeterince uyumuş
|
|
ausreichend attraktive Prämie
|
yeteri kadar cazip prim
|
|
ausreichend Gelegenheit geben
{v}
|
yeteri kadar olanak vermek
|
|
ausreichend große Anzahl
{sub}
{f}
|
yeteri kadar sayıda
|
|
ausreichend Zeit einplanen
{v}
|
yeteri kadar zaman planlamak
|
|
ausreichend Zeit lassen
{v}
|
yeteri kadar zaman tanımak
|
|
ausreichende Einkünfte haben
|
yeteri kadar gelirleri olmak
|
|
ausreichende Erwerbsmöglichkeit
{sub}
{f}
|
yeteri kadar çalışma imkânı
|
|
ausreichende Erwerbsmöglichkeiten
{sub}
{pl}
|
yeteri kadar çalışma imkânları
|
|
ausreichende Genauigkeit
{sub}
{f}
|
yeteri kadar doğruluk
|
|
ausreichende Information
{sub}
{f}
|
yeteri kadar bilgi
|
|
ausreichende Menge
{sub}
{f}
|
yeteri kadar miktar
|
|
ausreichende Mittel
{sub}
{pl}
|
yeteri kadar para
|
|
ausreichende Reserven
{sub}
{pl}
|
yeteri kadar rezervler
|
|
ausreichende Versorgung
{sub}
{f}
|
yeteri kadar besleme
|
|
ausreichender Bestand
{sub}
{m}
|
yeteri kadar miktar
|
|
ausreichender Beweis
{sub}
{m}
|
yeteri kadar ispat
|
|
ausreichendes Guthaben
{sub}
{n}
|
yeteri kadar para
|
|
ausschlafen
{v}
[schlief aus, hat ausgeschlafen]
|
yeteri kadar uyumak
|
|
ausschlafend
{adj}
|
yeterince uyuyan
|
|
bis zum Abwinken
{ugs.}
|
yeterince, çok miktarda
|
|
das nötige Kleingeld haben
{ugs.}
|
yeteri kadar parası olmak
|
|
einer Sache etwas zur Genüge leisten
|
yeterince dikkate almak
|
|
er hat die längste Zeit gelebt
|
yeteri kadar uzun yaşadı
|
|
er hat nicht genügend Durchsetzungsvermögen
|
yeteri kadar sözünü geçirme yeteneği yok
|
|
er hat nicht genügend Durchsetzungsvermögen
|
yeteri kadar fikrini savunma yeteneği yok
|
|
er hat sein Schäfchen im Trockenen
|
yeteri kadar serveti var
|
|
es ist genug gesagt worden!
|
yeteri kadar söylendi
|
|
es ist genügend Zeit
|
yeteri kadar zaman var
|
|
es ist weniger Speicherplatz verfügbar als erforderlich
|
yeterinden az bellek kapasitesi var
|
|
Genug geredet
|
yeteri kadar konuşuldu
|
|
genügend
{adj}
|
yeteri kadar
|
|
genügend
{adj}
|
yeterince
|
|
groß
{adj}
|
yeterince
|
|
groß genug
|
yeteri kadar büyük
|
|
gut mit Tee eingedeckt sein
{v}
|
yeteri kadar çay sahibi olmak
|
|
hinlänglich
{adj}
|
yeteri kadar
|
|
hinlänglich
{adj}
|
yeterince
|
|
hinreichend
{adj}
|
yeterince
|
|
hinreichend schuldig
{adj}
|
yeterince suçlu
|
|
hinreichende Sorgfalt
{sub}
{f}
|
yeterince özenme
|
|
ich bin mit Arbeit eingedeckt
|
yeteri kadar başımda iş var
|
|
ich habe genug gegessen
|
yeteri kadar yedim
|
|
im Überfluss vorhanden
|
yeterinden fazla bulunmakta
|
|
im Überfluss vorhanden sein
|
yeterinden fazla bulunmakta olmak
|
|
Immatur
{adj}
[bei den neugeborenen]
|
yeteri kadar gelişmemiş
|
|
Ist das schlagkräftig genug?
|
yeteri kadar ikna edici mi?
|
|
kein ausreichendes Gewicht
|
yeteri kadar ağırlık yok
|
|
lang genug
|
yeteri kadar uzun
|
|