Keine direkten Treffer gefunden für: hayatın

Deutsch Türkisch

51 indirekte Treffer gefunden für: hayatın

Deutsch Türkisch
am Abgrund des Lebens hayatın uçurumunda
Angst um das eigene Leben haben {sub} {f} hayatından endişe duymak
Angst um sein eigenes Leben haben hayatından endişe duymak
Angst um sein eigenes Leben haben hayatından korkmak
Arbeit zum Lebensunterhalt {sub} {f} hayatını kazanmak için çalışma
Auf und Ab des Lebens {sub} {n} hayatın iniş ve çıkışı
ausleben, sich {v} hayatın tadını çıkarmak
austoben, sich {v} hayatın tadını çıkarmak
beste Jahre des Lebens hayatın en iyi zamanları
bestreiten {v} [bestritt, habe bestritten] hayatını kazanmak
bis an sein Lebensende hayatının sonuna kadar
Blüte des Lebens {sub} {f} hayatın parlak dönemi
Blütezeit des Lebens {sub} {f} hayatın parlak dönemi
das halbe Leben hayatın yarısı
das Leben einsetzen hayatını tehlikeye atmak
das Leben einsetzen hayatını tehlikeye koymak
das Wasser des Lebens hayatın suyu
der Rhythmus des Lebens hayatın ritmi
die Annehmlichkeiten des Lebens hayatın güzel tarafları
die Tatsachen des Lebens hayatın gerçekleri
die Umstände des Lebens {sub} {pl} hayatın şartları
der Egotrip {sub} {m} hayatını benlikçiliğe göre ayarlama
eine Blütezeit erleben {v} hayatının baharını yaşamak
eine Tatsache des Lebens hayatın bir gerçeği
einen Lebensunterhalt sichern {v} hayatını garantiye almak
Er hat seine Schäfchen ins Trockene gebracht hayatını garanti altına aldı
Ernst des Lebens hayatın zorlukları
es kann dich den Kopf kosten hayatına malolabilir
festen Boden unter sich haben {v} hayatını sağlama bağlamak
Findest du dich zurecht? hayatın başına çıkabiliyor musun?
Fluch seines Lebens {sub} {m} hayatının uğursuzluğu
für den Rest seines Lebens hayatının geri kalan zamanında
Genick brechen {v} hayatını mahvetmek
in den besten Jahren sein {v} hayatının en iyi çağlarında olmak
in der Blüte des Lebens hayatın en iyi çağında
in der Mitte des Lebens hayatın ortasında
in die Grube fahren {v} {ugs.} hayatını kaybetmek
in jeder Lebenslage hayatın her safhasında
in Rosen gebettet sein {v} hayatını kazanmış, rahat yaşamı olmak
Kopf und Kragen riskieren {v} hayatını riske atmak
Krise in der Mitte des Lebens {sub} {f} [Midlifekrise] hayatın ortası krizi
Kürze des Lebens {sub} {f} hayatın kısalığı
Leben verlieren {v} hayatını kaybetmek
das Lebensalter {sub} {n} hayatın bir dönemi
lebensfremd {adj} hayatın gerçeklerine ters düşen
der Lebenskünstler {sub} {m} hayatın zorluklarını yenmesini bilen kişi
der Lebenslauf {sub} {m} [Verlauf eines Lebens] hayatın gidişi
der Lebenspfad {sub} {m} [Lebensweg] hayatın akışı
Lichtseite des Lebens {sub} {f} hayatın aydınlık tarafı
Liebe des Lebens {sub} {f} hayatın aşkı
Liebe des Lebens sein {sub} {f} hayatın aşkı olmak
0.003s