18 direkte Treffer gefunden für: yüksek


77 indirekte Treffer gefunden für: yüksek

Deutsch Türkisch
Abfall, hochradioaktiver~ {sub} {m} yüksek radyasyonlu atık
Abfall, hochstrahlender~ {sub} {m} yüksek radyasyonlu çöp
abgehoben yüksekte
Abholung hochrangiger Fluggäste {sub} {f} yüksek kademeli uçak yolcularını karşılama
Abstich des Hochofens {sub} {m} yüksek fırından döküm
die Absturztreppe {sub} {f} yükseklik farkı olan yerlerde yapılan sahanlık
Abteilung des Obersten Gerichts {sub} {f} yüksek mahkeme bölümü
Abteilung Hochbau {sub} {f} yüksek yapı dairesi
Abwanderung hochqualifizierter Arbeitskräfte {sub} {f} yüksek ihtisaslı gücü göçü
Abwanderung von hochqualifizierten Arbeitskräften {sub} {f} yüksek ihtisaslı gücü göçü
ACE inhibitor {sub} {m} yüksek tansiyona karşı ilaç
die ACE-Hemmer {sub} {pl} yüksek tansiyonda kullanılan ilaçlar
der Adel {sub} {m} yüksek soylu
die Akademie {sub} {f} yüksek okul
der Akademiker {sub} {m} yüksek öğrenim görmüş kişi
die Akademikerarbeitslosigkeit {sub} {f} yüksek öğremin görmüş kişi işsizliği
die Akademikerin {sub} {f} [weiblich] yüksek öğrenim görmüş kişi
die Akademikerin {sub} {f} [weiblich] yüksekokul mezunu
akademisch ausgebildete Führungskraft yüksek okul mezunu yönetici
akademische Ausbildung yüksek öğrenim
die Akrophobie {sub} {f} yükseklik korkusu
Akropolen yükseklerde kurulan şehir kaleleri
die Aktenanforderung {sub} {f} [durch ein übergeordnetes Gericht] yüksek mahkemeden dosya talebi
Aktie an Unternehmen mit hoher Rendite {sub} {f} yüksek gelirli firmaların hisse senedi
Aktie hoher Qualität {sub} {f} yüksek kaliteli hisse senedi
Aktien mit hohem Gewinn {sub} {pl} yüksek kazançlı hisse senetleri
die Alb {sub} {f} yüksek dağ
das Algol {sub} {n} yüksek düzey programlama dili
alkaliphil yüksek PH`lı ortamda yaşayabilen organizmalara verilen ad
Alphateilchen großer Reichweite {sub} {n} yüksek menzilli alfa parçacığı
das Altimeter {sub} {n} yükseklikölçer
an Bluthochdruck leiden yüksek tansiyonu olmak
an der Hochschule yüksek okulda
an der Spitze stehen {v} yüksek mevkide olmak
an hoher Stelle stehen {v} yüksek mertebede olmak
an Höhenangst leiden {v} yükseklikten korkmak
anfangen zu studieren {v} yüksek okula başlamak
anfangen zu studieren {v} yüksek tahsile başlamak
angeben {v} [gab an, hat angegeben] yüksekten atmak
angeberisch {adj} yüksekten atan
die Anhöhe {sub} {f} yükseklik
Anlagen mit hohem Gewinn {sub} {pl} yüksek kazançlı yatırım
anschreien {v} [etwas schreiend zu übertönen versuchen] yüksek sesle bağırarak birini bastırmaya çalışmak
die Antizyklone {sub} {f} [Hochdruckgebiet] yüksek basınç bölgesi
Anwalt bei oberen Gerichten {sub} {m} yüksek mahkemelere çıkmayan avukatt
Anwerbung von Hochschulabgängern {sub} {f} yüksek okuldan ayrılanları işe alma
arterielle Hypertonie {sub} {f} yüksek tansiyon
Artikel von hohem Wert {sub} {m} yüksek değerli eşya
der AStA {sub} {m} [Abkürzung von "Allgemeiner Studentenausschuss"] Yüksek Okul Öğrencileri Genel Kurulu
auf dem hohen Ross yüksek rütbeli
auf dem hohen Ross yüksek seviyede
allerhöchst {adj} hepsinden yüksek
allerhöchste {adj} hepsinden yüksek
am allerhöchsten en yüksek
am höchsten {adj} en yüksek
Arbeitslosigkeit steht höher {sub} {f} işsizlik yüksek
außergewöhnlich hoch olağanüstü yüksek
die äußerste {sub} {f} en yüksek
äußerster {adj} en yüksek
bergehoch [Rechtschreibvariante] dağlar gibi yüksek
besonders hoch {adj} oldukça yüksek
die Brusthöhe {sub} {f} göğüse kadar yüksek
das Deckenhoch {sub} {n} tavana kadar yüksek
die Verlängerungszuschläge sind hoch uzatma ödemeleri yüksek
dritthöchste {adv} üçüncü yüksek
ein wenig höher biraz daha yüksek
einen Meter hoch bir metre yüksek
einkommensstark geliri yüksek
erhabender {adj} [hervortretend] daha yüksek
erhabendste {adj} [hervortretend] en yüksek
extrem hoch {adj} aşırı yüksek
gepfeffert {adj} çok yüksek
gepfeffert {ugs.} çok yüksek
halbhohe yarı yüksek
haushoch {adj} çok yüksek
himmelhoch {adj} çok yüksek
himmelhohe gök gibi yüksek
0.005s