abfrieren
{v}
[wegen Kälte: frierte ab, hat abgefriert]
|
vücudun bir bölümü tutulmak
|
|
abgeklopft
|
vücuda parmakla vurarak muayene edilmiş
|
|
das
Abklatschgeschwür
{sub}
{n}
|
vücudun başka yerinde aynısı çıkan yara
|
|
das
Abklatschknötchen
{sub}
{n}
|
vücudun başka yerinde aynısı çıkan ur
|
|
die
Abzess
{sub}
{f}
[Med.]
|
vücudun bir yerinde toplanan irin
|
|
Achsen des Körpers
{sub}
{pl}
|
vücudun eksenleri
|
|
die
Adenolipomatose
{sub}
{f}
|
vücudun çeşitli yerlerinde kabarcıklı lipom oluşumu
|
|
der
adiposus
{sub}
{m}
|
vücudun muhtelif yerekrini kaplayan yağ tabakası
|
|
Amputation eines Körperteiles
|
vücudun bir kısmını kesme
|
|
anschließen
{v}
[schloss an, hat angeschlossen]
|
vücuda oturmak
|
|
anstiften
{v}
[stiftete an, hat angestiftet]
|
vücuda getirmek
|
|
der
Antikörper
{sub}
{m}
[Med.]
|
vücuda giren hastalık mikroplarını zararsız kılmak için organizmanın çıkardığı madde
|
|
die
Ataxie
{sub}
{f}
[Med.]
|
vücud hareketlerinde hastalıktan ileri gelen düzensizlik
|
|
Auferstehung des Leibes
{sub}
{f}
|
vücudun yeniden canlanması
|
|
aufwärmen
{v}
[wärmte auf, hat aufgewärmt]
|
vücudu ısıtmak
|
|
die
Autointoxikation
{sub}
{f}
|
vücudun oluşturduğu toksinle zehirlenme
|
|
das
Basalkörperchen
{sub}
{n}
|
vücudun alt kısmı
|
|
Bedürfnisse des Körpers
{sub}
{pl}
|
vücudun gereksinimleri
|
|
bilden
{v}
[bildete, hat gebildet]
|
vücuda getirmek
|
|
die
Blutfette
{sub}
{pl}
|
vücuda kanla verilen ve içinde proteine bağlı olarak trigliserit, fosfatin kolestrin gibi bazı kimyasal maddelerden oluşan bileşimler
|
|
das
Breitenwachstum
{sub}
{n}
|
vücudun uzamasına doğru orantılı olarak genişlemesi
|
|
den Körper verkrampfen
{v}
|
vücudu kasmak
|
|
die
Depletion
{sub}
{f}
|
vücudun önemli maddelerinin kaybı
|
|
der restliche Körper
|
vücudun geri kalan kısmı
|
|
die
Diathermie
{sub}
{f}
|
vücuda elektrikle hararet verme usulü
|
|
Eau de Parfum
{sub}
{n}
|
vücuda sürülen kalıcı güzel koku
|
|
die
Eigenzeit
{sub}
{f}
|
vücudun kendi saati
|
|
einen Ständer kriegen
{ugs.}
[Sexualität]
|
vücudu uyanmak
|
|
das
Einreibemittel
{sub}
{n}
|
vücuda sürülen ilaç
|
|
enganliegend
{adj}
[z. B. Kleid]
|
vücuda beraber olan
|
|
entstehen
{v}
|
vücuda gelmek
|
|
Eutrophie
{v}
[gegensatz: Dystrophie]
|
vücudun normal beslenme durumu
|
|
die
Exsikkose
{sub}
{f}
|
vücudun su kaybetmesi
|
|
der
Flüssigkeitsbedarf
{sub}
{m}
|
vücudun su gereksinimi
|
|
der
Flüssigkeitsbedarf
{sub}
{m}
|
vücudun su ihtiyacı
|
|
die
Fructose-Malabsorption
{sub}
{f}
[Fructoseintoleranz]
|
vücudun meyve şekeri hoşgörmezliği
|
|
die
Halbseitenlähmung
{sub}
{f}
|
vücudun bir tarafının felç olması
|
|
hauteng
{adj}
|
vücudu sımsıkı saran şekilde
|
|
die
Hyperergie
{sub}
{f}
|
vücudun bakteri zehirlerine karşı allerjik reaksiyonu
|
|
die
Hyperthermie
{sub}
{f}
[Med.]
|
vücudun veya bir kısmının hararetinin normal üstü yükselmesi
|
|
das
Hypogastrium
{sub}
{n}
|
vücudun göbekten altı kısmı
|
|
die
Hypothermie
{sub}
{f}
[Med.]
|
vücudun bir kısmı veya tam olarak ısının altına düşmesi
|
|
immungeschwächt
|
vücudun direnci zayıf
|
|
das
Immunsystem
{sub}
{n}
med.
|
vücudun bağışıklık sistemi
|
|
implantieren
{v}
[Med.]
|
vücuda yapay ya da bir başka kişinin organını yerleştirmek
|
|
der
Infiltrant
{sub}
{m}
[Med.]
|
vücuda giren
|
|
die
Inkarnation
{sub}
{f}
[Fleischwerdung, Menschwerdung eines göttlichen Wesens]
|
vücuda gelme
|
|
die
Inkarnation
{sub}
{f}
[Verkörperung]
|
vücuda getirme
|
|
inkarnieren
{v}
|
vücuda gelmek
|
|
innere Organe des Körpers
{sub}
{pl}
|
vücudun iç organları
|
|
die
Intoxikation
{sub}
{f}
[Med.]
|
vücuda zehir girmesi
|
|