Keine direkten Treffer gefunden für: vücud

Deutsch Türkisch

51 indirekte Treffer gefunden für: vücud

Deutsch Türkisch
abfrieren {v} [wegen Kälte: frierte ab, hat abgefriert] vücudun bir bölümü tutulmak
abgeklopft vücuda parmakla vurarak muayene edilmiş
das Abklatschgeschwür {sub} {n} vücudun başka yerinde aynısı çıkan yara
das Abklatschknötchen {sub} {n} vücudun başka yerinde aynısı çıkan ur
die Abzess {sub} {f} [Med.] vücudun bir yerinde toplanan irin
Achsen des Körpers {sub} {pl} vücudun eksenleri
die Adenolipomatose {sub} {f} vücudun çeşitli yerlerinde kabarcıklı lipom oluşumu
der adiposus {sub} {m} vücudun muhtelif yerekrini kaplayan yağ tabakası
Amputation eines Körperteiles vücudun bir kısmını kesme
anschließen {v} [schloss an, hat angeschlossen] vücuda oturmak
anstiften {v} [stiftete an, hat angestiftet] vücuda getirmek
der Antikörper {sub} {m} [Med.] vücuda giren hastalık mikroplarını zararsız kılmak için organizmanın çıkardığı madde
die Ataxie {sub} {f} [Med.] vücud hareketlerinde hastalıktan ileri gelen düzensizlik
Auferstehung des Leibes {sub} {f} vücudun yeniden canlanması
aufwärmen {v} [wärmte auf, hat aufgewärmt] vücudu ısıtmak
die Autointoxikation {sub} {f} vücudun oluşturduğu toksinle zehirlenme
das Basalkörperchen {sub} {n} vücudun alt kısmı
Bedürfnisse des Körpers {sub} {pl} vücudun gereksinimleri
bilden {v} [bildete, hat gebildet] vücuda getirmek
die Blutfette {sub} {pl} vücuda kanla verilen ve içinde proteine bağlı olarak trigliserit, fosfatin kolestrin gibi bazı kimyasal maddelerden oluşan bileşimler
das Breitenwachstum {sub} {n} vücudun uzamasına doğru orantılı olarak genişlemesi
den Körper verkrampfen {v} vücudu kasmak
die Depletion {sub} {f} vücudun önemli maddelerinin kaybı
der restliche Körper vücudun geri kalan kısmı
die Diathermie {sub} {f} vücuda elektrikle hararet verme usulü
Eau de Parfum {sub} {n} vücuda sürülen kalıcı güzel koku
die Eigenzeit {sub} {f} vücudun kendi saati
einen Ständer kriegen {ugs.} [Sexualität] vücudu uyanmak
das Einreibemittel {sub} {n} vücuda sürülen ilaç
enganliegend {adj} [z. B. Kleid] vücuda beraber olan
entstehen {v} vücuda gelmek
Eutrophie {v} [gegensatz: Dystrophie] vücudun normal beslenme durumu
die Exsikkose {sub} {f} vücudun su kaybetmesi
der Flüssigkeitsbedarf {sub} {m} vücudun su gereksinimi
der Flüssigkeitsbedarf {sub} {m} vücudun su ihtiyacı
die Fructose-Malabsorption {sub} {f} [Fructoseintoleranz] vücudun meyve şekeri hoşgörmezliği
die Halbseitenlähmung {sub} {f} vücudun bir tarafının felç olması
hauteng {adj} vücudu sımsıkı saran şekilde
die Hyperergie {sub} {f} vücudun bakteri zehirlerine karşı allerjik reaksiyonu
die Hyperthermie {sub} {f} [Med.] vücudun veya bir kısmının hararetinin normal üstü yükselmesi
das Hypogastrium {sub} {n} vücudun göbekten altı kısmı
die Hypothermie {sub} {f} [Med.] vücudun bir kısmı veya tam olarak ısının altına düşmesi
immungeschwächt vücudun direnci zayıf
das Immunsystem {sub} {n} med. vücudun bağışıklık sistemi
implantieren {v} [Med.] vücuda yapay ya da bir başka kişinin organını yerleştirmek
der Infiltrant {sub} {m} [Med.] vücuda giren
die Inkarnation {sub} {f} [Fleischwerdung, Menschwerdung eines göttlichen Wesens] vücuda gelme
die Inkarnation {sub} {f} [Verkörperung] vücuda getirme
inkarnieren {v} vücuda gelmek
innere Organe des Körpers {sub} {pl} vücudun organları
die Intoxikation {sub} {f} [Med.] vücuda zehir girmesi
0.003s