anstoßen
{v}
[stieß an, hat angestoßen]
|
konuşurken pelteklemek
|
|
die
Aprosodie
{sub}
{f}
|
konuşurken doğru vurgulama yapamama
|
|
der
Artist
{sub}
{m}
|
konusunda usta
|
|
ausschweifen
{v}
[schweifte aus, hat ausgeschweift]
|
konuşurken konu dışma çıkmak
|
|
besprochen werden
{v}
|
konuşulmak
|
|
betonen
{v}
[betonte, hat betont]
|
konuşurken vurgulamak
|
|
betreffs
[Präposition]
|
konusunda
|
|
darüber
{adv}
|
konusunda
|
|
den Faden verlieren
{v}
|
konuşurken bağlantıyı
|
|
die
Echolalie
{sub}
{f}
med.
|
konuşulanları tekrarlama
|
|
die
Echopalilali
{sub}
{f}
|
konuşulan sözcükleri tekrarlama
|
|
die
Einhilfe
{sub}
{f}
[Theater]
|
konuşurken takılan birine lafını hatırlatma
|
|
er redet wie ein Wasserfall
|
konuşurken nefes almıyor
|
|
etwas zu seinem Thema machen
{v}
|
konusunda birn şey yapmak
|
|
gegenstandlos
{adj}
|
konusuz
|
|
die
Gegenstandslosigkeit
{sub}
{f}
|
konusuz kalma
|
|
gesprochene-
|
konuşulan-
|
|
die
Gesprächsminute
{sub}
{f}
|
konuşulan dakika
|
|
der
Gesprächspartner
{sub}
{m}
|
konuşulan kişi
|
|
hinsichtlich
{adj}
|
konusunda
|
|
hinwegreden
{v}
|
konuşurken bir şeyi atlamak
|
|
ihr sprecht
|
konuşuyorsunuz
|
|
im Gerede sein
|
konuşulur olmak
|
|
in Betreff
|
konusunda
|
|
in einer Rede stottern
{v}
|
konuşurken kekelemek
|
|
in puncto
{adv}
|
konusunda
|
|
die
Konversationssprache
{sub}
{f}
|
konuşulan dil
|
|
Mühe beim Sprechen
{sub}
{f}
|
konuşurken zorluk çekme
|
|
nach Absprache
|
konuşulan gibi
|
|
nachlesen
{v}
|
konuşulan bir şeyi kitapta bulup okumak
|
|
nicht besprochen
|
konuşulmadı
|
|
die
Ode
{sub}
{f}
|
konusuna göre biçimi değişen ezgili şiir
|
|
die
Palilalie
{sub}
{f}
|
konuşurken sözcüklerin yinelenmesi
|
|
pariando
[Musik]
|
konuşur gibi
|
|
pariando
[Musik]
|
konuşurcasına
|
|
Reden Sie!
|
konuşun!
|
|
redest
[du~]
|
konuşuyorsun
|
|
redet
[er, sie, es~]
|
konuşuyor
|
|
sattelfest
{adj}
|
konusunda bilgili
|
|
sattelfest
{adj}
|
konusunda usta
|
|
sattelfest
{adj}
|
konusunda uzman
|
|
sprechbar
{adj}
|
konuşulabilir
|
|
spreche
[ich~]
|
konuşuyorum
|
|
sprechen Sie!
|
konuşunuz!
|
|
der
Sprecher
{sub}
{m}
|
konuşucu
|
|
der
Sprechgesang
{sub}
{m}
|
konuşur gibi okunan şarkı
|
|
sprichst
[du~]
|
konuşuyorsun
|
|
spricht
[er, sie, es~]
|
konuşuyor
|
|
turteln
{v}
|
konuşup gülüşmek
|
|
um
{adv}
|
konusunda
|
|
die
Umschweife
{sub}
{pl}
|
konuşurken kaçamak yapma
|
|
die
Aktualität
{sub}
{f}
|
günün konusu
|
|
aktuelles Rechtsthema
{sub}
{n}
|
güncel hukuk konusu
|
|
Andachtsgegenstand
|
dua konusu
|
|
die
Anzeigenthematik
{sub}
{f}
|
reklam konusu
|
|
das
Aufsatzthema
{sub}
{n}
|
kompozisyon konusu
|
|
das
Aussprachethema
{sub}
{n}
|
söyleyiş konusu
|
|
das
Ausstellungsthema
{sub}
{n}
|
sergi konusu
|
|
der
Beschwerdegegenstand
{sub}
{m}
|
dava konusu
|
|
betreffend
{adj}
|
söz konusu
|
|
die
causa
{sub}
{f}
[Jura]
|
dava konusu
|
|
das ist guter Stoff für eine Zeitung
|
bu iyi bir medya konusu
|
|
der
Deckungsgegenstand
{sub}
{m}
|
güvencenin konusu
|
|
der
Deckungsgegenstand
{sub}
{m}
|
teminatın konusu
|
|
die
Deutschlandfrage
{sub}
{f}
|
Alman devletlrinin birleşme konusu
|
|
dienstliche Angelegenheit
{sub}
{f}
|
iş konusu
|
|
diese Vorliegende
{adv}
|
söz konusu
|
|
das
Diskussionsthema
{sub}
{n}
|
tartışma konusu
|
|
die
Dynamik
{sub}
{f}
|
mekanik fiziğin bir konusu
|
|
die
Ehrensache
{sub}
{f}
|
namus konusu
|
|
eine Ermessensfrage
|
takdir konusu
|
|
der
Erisapfel
{sub}
{m}
|
anlaşmazlık konusu
|
|
der
Erisapfel
{sub}
{m}
|
ihtilaf konusu
|
|
die
Ermessensfrage
{sub}
{f}
|
takdir konusu
|
|
erster Klagegegenstand
{sub}
{m}
|
ilk dava konusu
|
|
es geht um sein Leben
|
hayatı söz konusu
|
|
es geht um unsere Gesundheit
|
sağlığımız söz konusu
|
|