müssen aktualisiert werden
[es~]
|
aktüelize edilmeleri gerekli
|
|
müssen auf Deutsch sein
|
almanca olması gerekli
|
|
müssen auf Englisch sein
|
İngilizce olması gerekli
|
|
müssen entfernt werden
[es~]
|
bertaraf edilmeleri gerekli
|
|
müssen Sie alles anfassen?
|
her şeyi ellemeniz şartmı?
|
|
Müssen Sie nachts oft aufstehen um Wasser zu lassen?
|
su dökmek için geceleri sık sık kalkar mısınız?
|
|
Müssen Sie oft husten?
|
Sık sık öksürüyor musunuz?
|
|
müssen ständig freigehalten werden
[z. B. Fluchtwege]
|
sürekli boş kalmaları lazım
|
|
müssen verkauft werden
[es~]
|
satılmaları gerekli
|
|
müssen wir begießen?
{sub}
{n}
|
sulamalı mıyız?
|
|
alles allein machen müssen
|
her işi tek başına yapmak zorunda kalmak
|
|
alles allein machen müssen
|
işi Allah`a kalmak
|
|
alles ausbaden müssen
{v}
|
şamar oğlanı olmak
|
|
auf etwas verzichten müssen
{v}
|
bir şeyden vazgeçmek zorunda kalmak
|
|
bezahlen müssen
{v}
|
ödemek zorunda olmak
|
|
daran glauben müssen
|
bir şeye katlanmak zorunda kalmak
|
|
darauf vorbereitet sein müssen
|
buna hazırlıklı olmak
|
|
das hätte mir eine Warnung sein müssen
|
bu benim için bir ikaz olmalıydı
|
|
den bitteren Kelch bis auf den Grund leeren müssen
{v}
|
güçlüklere sonuna kadar katlanmak
|
|
dran glauben müssen
{v}
|
inanmak zorunda olmak
|
|
dran glauben müssen
{v}
{ugs.}
|
olduğu gibi kabullenmek
|
|
Du hättest es besser wissen müssen
|
bunu bilmen gerekirdi
|
|
Du solltest das nicht tun müssen
|
Bunu yapmaya mecbur değildin
|
|
Du wirst dich eben damit abfinden müssen
|
bunu kabullenmen gerekir
|
|
durchmüssen
{v}
[ich musste durch, ich habe durchgemusst]
|
geçmek zorunda olmak
|
|
durchmüssen
{v}
[ich musste durch, ich habe durchgemusst]
|
geçmeye mecbur olmak
|
|
einen Gegentreffer hinnehmen müssen
{v}
|
karşı gol yemek
|
|
einen Rüffel einstecken müssen
{v}
{ugs.}
|
biri tarafından azarlanmak
|
|
das
Entbehrenmüssen
{sub}
{n}
|
zorunlu mahrumiyet
|
|
entschuldigen müssen
{v}
|
özür dilemek zorunda olmak
|
|
er hat es tun müssen
|
yapmalıydı
|
|
er hat viel durchmachen müssen
|
çok eziyet çekmek zorunda kaldı
|
|
er hätte schneller fahren müssen
|
daha hızlı sürmesi gerekirdi
|
|
er meint, unbedingt das letzte Wort haben zu müssen
|
son sözün kendisinin olması gerektiği fikrinde
|
|
er wird wohl wollen müssen
|
istemeğe mecbur kalacak
|
|
er wollte nicht allein sein müssen
|
yalnız kalmaya mecbur olmak istememişti
|
|