der
Abortivus
{sub}
{m}
|
erken doğan
|
|
Alter zur vorgezogenen Pensionierung
{sub}
{n}
|
erken emekli olma yaşı
|
|
Anmeldefrist für Frühbucher
{sub}
{f}
|
erken rezervasyon yapanlar için süre
|
|
der
Auswuchs
{sub}
{m}
|
erken gelişme
|
|
ärztliche Vorsorgeuntersuchung
{sub}
{f}
|
erken teşhis muayenesi
|
|
beim ersten Hahnenschrei
|
erkenden
|
|
Bin ich zu früh?
|
Erkenmi geldim?
|
|
Bindungsstörung in der frühen Kindheit
{sub}
{f}
|
erken çocukluk dönemindeki bağlantı bozukluğu
|
|
Dementia praecox
{sub}
{f}
|
erken bunama
|
|
die
Dysphylaxia
{sub}
{f}
|
erken uyunma türünde uyku bozukluğu
|
|
ein früher Tod
|
erken bir ölüm
|
|
einen Frühstart hinlegen
{v}
|
erken davranmak
|
|
Ejaculatio praecox
{sub}
{f}
|
erken boşalma
|
|
Erkennbarwerden einer Krankheit
{sub}
{n}
|
hastalığın belirginleşmesi
|
|
erkennbar
{adj}
[wahrnehmbar]
|
farkedilebilir
|
|
erkennbar
{adj}
[wahrnehmbar]
|
görülebilir
|
|
erkennbar
{adj}
[wahrnehmbar]
|
tanılır
|
|
erkennbar
{adj}
[wahrnehmbar]
|
tanınabilir
|
|
erkennbar
{adj}
|
teşhis edilebilir
|
|
erkennbar
[sichtbar]
|
görülebilir
|
|
erkennbar
[vorhersehbar]
|
fark edilir
|
|
erkennbare Gefahr
{sub}
{f}
|
hissedilir tehlike
|
|
erkennbarer Anstieg
{sub}
{m}
|
hissedilir yükseliş
|
|
erkennbarer Fehleranteil
{sub}
{m}
|
hissedilir hata oranı
|
|
erkennbarerweise
{adj}
|
hissedilir şekilde
|
|
die
Erkennbarkeit
{sub}
{f}
|
tanıma
|
|
Erkennbarkeit von Fehlern
{sub}
{f}
|
hataları tanıma
|
|
erkenne dich selbst!
|
kendini tanı!
|
|
das
Erkennen
{sub}
{n}
[wahrnehmen]
|
algılama
|
|
erkennen
{v}
[ausmachen]
|
hesaba alacak kaydetmek
|
|
erkennen
{v}
[begreifen]
|
anlamak
|
|
erkennen
{v}
[einsehen]
|
görmek
|
|
erkennen
{v}
[identifizieren]
|
tanımak
|
|
erkennen
{v}
[wahrnehmen]
|
algılamak
|
|
erkennen
{v}
|
ayırt etmek
|
|
erkennen
{v}
|
bilmek
|
|
erkennen
{v}
|
fark etmek
|
|
erkennen
{v}
|
farkına varmak
|
|
erkennen
{v}
|
idrak etmek
|
|
erkennen
{v}
|
teşhis etmek
|
|
erkennen lassen
{v}
|
sezdirmek
|
|
erkennen, dass Frauen mächtig sind
|
kadınların güçlü olduğunun farkına varmak
|
|
erkennen, dass Männer verwundbar sind
|
erkeklerin zayıf olduğunun farkına varmak
|
|
erkennen, was gemeint ist
|
ne kastedildiğinin farkına varmak
|
|
erkennend
{adj}
|
ayırt eden
|
|
erkennend
{adj}
|
farkına varan
|
|
erkennender Richter
{sub}
{m}
|
teşhis edip hüküm veren hakim
|
|
erkennendes Gericht
{sub}
{n}
|
teşhis edip hüküm veren mahkeme
|
|
Erkennst du mich denn nicht?
|
beni tanımıyor musun?
|
|
erkennt
[er, sie, es~]
|
ayırt ediyor
|
|
erkennt an
[er, sie, es~]
|
tanıyor
|
|
Abbruch von Kernkraftwerken
{sub}
{m}
|
Atom santrallarının yıkımı
|
|
allerfrühestens
{adj}
|
en erken
|
|
alles merken
{v}
|
her şeyin farkına varmak
|
|
allzu früh
{adj}
|
çok erken
|
|
Anlagekosten von Kraftwerken
{sub}
{pl}
|
elektrik santralı masrafları
|
|
anmerken
{v}
[merkte an, hat angemerkt]
|
anlamak
|
|
anmerken
{v}
[merkte an, hat angemerkt]
|
açıklamak
|
|
anmerken
{v}
[merkte an, hat angemerkt]
|
eklemek
|
|
anmerken
{v}
[merkte an, hat angemerkt]
|
ilave etmek
|
|
anmerken
{v}
[merkte an, hat angemerkt]
|
işaret etmek
|
|
anmerken
{v}
[merkte an, hat angemerkt]
|
işaret koymak
|
|
anmerken
{v}
[merkte an, hat angemerkt]
|
işaretlemek
|
|
anmerken
{v}
[merkte an, hat angemerkt]
|
katmak
|
|
anmerken
{v}
[merkte an, hat angemerkt]
|
not etmek
|
|
anmerken
{v}
[merkte an, hat angemerkt]
|
not vermek
|
|
anmerken
{v}
[merkte an, hat angemerkt]
|
sezmek
|
|
anmerken
{v}
[merkte an, hat angemerkt]
|
suratından anlamak
|
|
anmerken
{v}
[sich nichts ~ lassen]
|
halini belli etmemek
|
|
anmerken
{v}
[sich]
|
öğrenmek
|
|
auf dem Heimweg
|
eve dönerken
|
|
auf dem Hinweg
|
oraya giderken
|
|
auf dem Nachhauseweg
|
eve dönerken
|
|
auf dem Narkoseprotokoll vermerken
{v}
|
narkoz protokoluna not yazmak
|
|
auf der Durchreise
|
-den geçerken
|
|
auf der Fahrt nach Rom
|
Roma’ya giderken
|
|
auf etwas merken
{v}
|
bir şeye dikkat etmek
|
|