Keine direkten Treffer gefunden für: boğazı

Deutsch Türkisch

58 indirekte Treffer gefunden für: boğazı

Deutsch Türkisch
an den Kragen {ugs.} boğazına kadar
beiderseits des Bosporus Boğaziçi`nin her iki tarafında
bis zu den Ohren in Schulden sein {v} boğazına kadar borçlu olmak
bis zu den Ohren in Schulden {v} boğazına kadar borçlu
der Bosporus {sub} {m} [Istanbul] Boğaziçi
Bosporus Brücke Boğaziçi köprüsü
der Hals tut mir weh boğazım ağrıyor
ein Krümel ist in Ihrer Kehle steckengeblieben boğazında bir parça takılıp kaldı
er steckt tief in Schulden boğazına kadar borç içinde
erdrosseln {v} boğazı sıkarak öldürmek
etwas am Hals haben {v} boğazında bir şey olmak
Globus histericus {sub} {m} boğazında şişlik hissi
das Globusgefühl {sub} {n} boğazında yumru hissi
Halsschmerzen haben [Med.] boğazı ağrımak
Hast du Halsschmerzen? boğazın ağrıyormu?
herumwürgen {v} boğazında düğümlenmek
herumwürgen {v} boğazından geçmemek
ich habe Halsschmerzen boğazım ağrıyor
ich stecke bis zum Hals drin boğazıma kadar işin içindeyim
im Hals stecken bleiben {v} boğazında kalmak
im Halse stecken bleiben {v} [wörtlich] boğazında kalmak
im Halse stecken bleiben {v} {ugs.} boğazına düğümlenmek
im Würgegriff haben {v} boğazı sıkmakta olmak
in Würgergriff nehmen {v} boğazına sarılmak
jemandem bleibt der Bissen im Halse stecken boğazında kalmak
Kopf hoch, wenn einem das Wasser bis zum Hals steht! boğazına kadar çıksa dahi başını dik tut!
die Laryngoskopie {sub} {f} [Med.] boğazın aletle muayenesi
meine Kehle ist ausgetrocknet boğazım kurudu
der Schlemmer {sub} {m} [jemand, der gern schlemmt] boğazına düşkün kişi
die Schlemmerei {sub} {f} boğazına düşkünlük
die Schlemmerin {sub} {f} [weiblich] boğazına düşkün
sich die Kehle verbrennen boğazı yakmak
sich vom Munde absparen {v} boğazından keserek artırmak
tief in Schulden boğazına kadar borçlu
tief in Schulden stecken boğazına kadar borca saplanmak
über beide Ohren verschuldet sein {v} boğazına kadar borç içinde olmak
volllaufen lassen {v} [sich] boğazına kadar içmek
der Würgegriff {sub} {m} boğazı sıkma
die Würgegriffe {sub} {pl} boğazı sıkmalar
das Würgen {sub} {n} boğazı sıkma
würgen {v} [würgte, hat gewürgt] boğazı sıkmak
würgend {adj} boğazı sıkan
der Achshals {sub} {m} muylu boğazı
die Dardanellen {sub} {pl} Çanakkale Boğazı
die Dichtungskehle {sub} {f} conta boğazı
der Hellespont {sub} {m} Çanakkale Boğazı
der Kapazitätsengpass {sub} {m} kapasite darboğazı
der Liquiditätsengpass {sub} {m} nakit darboğazı
mangelnde Liquidität {sub} {f} likidite darboğazı
Meeresenge Kretsch {sub} {f} [bei Kirim] Kreç boğazı
die Schlucht {sub} {f} dağ boğazı
Straße von Gibraltar {sub} {f} [die~] cebeli tarık boğazı
Straße von Hormus {sub} {f} Hürmüz boğazı
Straße von Kertsch {sub} {f} [die~] Kerç boğazı
der Sund {sub} {m} deniz boğazı
die Trinkwasserknappheit {sub} {f} içme suyu darboğazı
der Versorgungsengpass {sub} {m} arz dar boğazı
der Versorgungsengpaß {sub} {m} [alt] arz dar boğazı
0.004s