stecken bleiben
{v}
[im Schlamm]
|
içinde kalmak
|
|
stecken bleiben
{v}
[unterwegs]
|
yolda kalmak
|
|
stecken bleiben
{v}
|
bloke etmek
|
|
stecken bleiben
{v}
|
ilerleyememek
|
|
stecken bleiben
{v}
|
saplanmak
|
|
stecken bleiben
{v}
|
saplanıp kalmak
|
|
stecken bleiben
{v}
|
takılıp kalmak
|
|
stecken lassen
{v}
|
olduğu yerde bırakmak
|
|
stecken lassen
{v}
|
yerinden oynatmamak
|
|
stecken lassen
{v}
|
yerinden çıkarmamak
|
|
steckenbleiben
{v}
[beim Vortrag]
|
takılıp kalmak
|
|
steckenbleiben
{v}
[Verhandlungen]
|
ilerleme kaydedememek
|
|
steckenbleiben
{v}
|
tespit etmek
|
|
steckenbleibend
{adj}
|
takılıp kal
|
|
steckengeblieben
{v}
[Auto]
|
hareket edememek
|
|
das
Steckenpferd
{sub}
{n}
[Liebhaberei]
|
hobi
|
|
das
Steckenpferd
{sub}
{n}
[Liebhaberei]
|
merak
|
|
das
Steckenpferd
{sub}
{n}
|
düşkü
|
|
das
Steckenpferd
{sub}
{n}
|
oyuncak at başlı sopa
|
|
die
Steckenpferde
{sub}
{pl}
[Liebhaberei]
|
meraklar
|
|
die
Steckenpferde
{sub}
{pl}
|
oyuncak at başlı sopalar
|
|
abstecken
{v}
[Grenzen]
|
sınırları ölçmek
|
|
abstecken
{v}
|
elbise provası yaparken iğne batırmak
|
|
abstecken
{v}
|
kazık çakma
|
|
alles einstecken
|
her şeyi cebine atmak
|
|
anstecken
[Hohlkörper, Ring]
|
iliştirmek
|
|
anstecken
{v}
[anzünden, in Brand setzen]
|
ateş tutuşturmak
|
|
anstecken
{v}
[anzünden, in Brand setzen]
|
tutuşturmak
|
|
anstecken
{v}
[in Brand stecken]
|
tutuşturmak
|
|
anstecken
{v}
[Kerze, Zigarette etc. anzünden]
|
yakmak
|
|
anstecken
{v}
[Krankheit]
|
hastalık bulaştırmak
|
|
anstecken
{v}
[Krankheit]
|
hastalık geçirmek
|
|
anstecken
{v}
[Krankheit]
|
hastalık yaymak
|
|
anstecken
{v}
[mit einer Krankheit]
|
bulaştırmak
|
|
anstecken
{v}
[mit Nadeln: Blume, Haar]
|
takmak
|
|
anstecken
{v}
[Ring]
|
takmak
|
|
anstecken
{v}
[sich]
|
bulaşmak
|
|
anstecken
{v}
[sich]
|
hastalık bulaşmak
|
|
anstecken
{v}
[steckte an , hat angesteckt]
|
iliştirmek
|
|
anstecken
{v}
[steckte an , hat angesteckt]
|
iğnelemek
|
|
anstecken
{v}
[steckte an , hat angesteckt]
|
sigara yakmak
|
|
anstecken
{v}
[steckte an , hat angesteckt]
|
sirayet etmek
|
|
anstecken
{v}
[steckte an , hat angesteckt]
|
sirayet ettirmek
|
|
anstecken
{v}
[steckte an , hat angesteckt]
|
takı takmak
|
|
anstecken
{v}
[steckte an , hat angesteckt]
|
ışık açmak
|
|
anstecken
{v}
[Zigarette]
|
yakmak
|
|
anstecken
{v}
|
aşılamak
|
|