1 direkte Treffer gefunden für: içi

Deutsch Türkisch
inwendig {adv} içi

77 indirekte Treffer gefunden für: içi

Deutsch Türkisch
abgefüllt in içine dolan
abgekapselt leben {v} içine kapalı yaşamak
abkapseln, sich {v} içine kapanmak
das Abstreckgleitziehen {sub} {n} içi boş şeyleri çekerek şekillendirme
der Abstreifstift {sub} {m} içine kaçan çivi
die Acidosis {sub} {f} içinde asit olan
ahnen {v} [ahnte, hat geahnt] içine doğmak
angekratzt {ugs.} içi geçmiş
animieren {v} içini kıpırdatmak
anjammern {v} içini dökmek
anni currentis [veraltet: laufenden Jahres; Abkürzung: a. c.] içinde bulunan yılın
anno currentis {adv} içinde bulunulan yılın
die Applikaturen {sub} {pl} içirmeler
applizieren {v} içirmek
applizierend {adj} içirici
asbesthaltig {adj} içinde asbest olan
auf beiliegendem Bestellschein içinde bulunan sipariş kâğıdı ile
aufbohren {v} [bohrte auf, hat aufgebohrt] içini torna etmek
der Aufbohrer {sub} {m} içini torna etme bıçağı
auffahren {v} [fuhr auf, hat aufgefahren] içi içine sığmamak
aufgehen {v} [ging auf, ist aufgegangen] içinde yok olmak
aufgehen {v} [ging auf, ist aufgegangen] içine karışıp gitmek
aufgesogen içine çekilmiş
das Aufgussverfahren {sub} {n} içine dökme metodu
die Aufheiterung {sub} {f} içi açılma
die Aufhellung {sub} {f} içi açılma
sehr aufregen {v} [sich~] içi içine sığmamak
aufseufzen {v} içini çekmek
aufstöhnen {v} [störte auf, hat aufgestört] için için inlemek
auftrinken {v} içip bitirmek
aus dem Bauch heraus içinden geldiği gibi
aus dem Bauch heraus reagieren {v} içinden geldiği gibi reaksiyon göstermek
aus dem Stegreif [ohne Vorbereitung] içine doğduğu gibi
aus unserer Mitte içimizden
ausbohren {v} [bohrte aus, hat ausgebohrt] içini oymak
ausdrehen {v} içini torna etmek
ausgebohrte Welle {sub} {f} içi boş mil
ausgefressen {adj} içi boş
ausgefressen {adj} içi geçmiş
ausgefressen {adj} içi yenik
ausgelassen sein {v} içi içine sığmamak
ausgenommener Fisch {sub} {m} içi temizlenmiş balık
ausgenommenes Geflügel {sub} {n} içi temizlenmiş tavuk
ausgepolstert [er, sie, es hat~] içini doldurdu
ausgetrunken içilmiş
aushöhlen {v} [höhlte aus, hat ausgehöhlt] içini oymak
das Auskehlen {sub} {n} içini oyma
auskehlen {v} [kehlte aus, hat ausgekehlt] içini açmak
auskehlen {v} [kehlte aus, hat ausgekehlt] içini oymak
auskratzen {v} [kratzte aus, hat ausgekratzt] içini kazımak
die Auskratzung {sub} {f} içi kazınmış
aasig {adj} nefret uyandırıcı
aasig {adj} tiksindirici
der Abbaubeginn {sub} {m} [Abmontieren] demonte etme başlangıcı
der Abbaubeginn {sub} {m} [Bergbau] işletme başlangıcı
der Abbauer {sub} {m} [Bergbau] işletici
der Abbauhammer {sub} {m} [Bergwerk] kırma çekici
der Abbauhammer {sub} {m} [Bergwerk] kırıp koparma çekici
abbauverhindernd ayrışmayı engelleyici
die Abbeize {sub} {f} [Farbe] boya çıkarıcı
der Abbeizer {sub} {m} [Farbe] çıkarıcı
der Abbeizer {sub} {m} [Reiniger mit Säure] asitle boya çıkarıcı
die Abbeizpaste {sub} {f} cila giderici
die Abbeizpaste {sub} {f} vernik giderici
abbeißend {adj} ısırıcı
der Abbindebeschleuniger {sub} {m} dondurma hızlandırıcı
der Abbinder {sub} {m} sertleştirici
der Abbinderegulator {sub} {m} sertle sme ayarlayıcı
der Abbindeverzögerer {sub} {m} sertleşme yavaşlandırıcı
der Abbindeverzögerer {sub} {m} sertleşme yavaşlatıcı
der Abblasdämpfer {sub} {m} boşalma azaltıcı
der Abblasedruckregler {sub} {m} boşaltma basıncı ayarlayıcı
der Abblasegrenzdruckregler {sub} {m} püskürtme basınç ayarlayıcı
der Abblasetauchspulregler {sub} {m} püskürtücü su altı bobin ayarlayıcı
der Abblaseverhältnisdruckregler {sub} {m} püskürtme basınç oranı ayarlayıcı
der Abbrandbeschleuniger {sub} {m} eritme kaybı hızlandırıcı
der Abbremser {sub} {m} frenleyici
0.005s