absurde Beschäftigung
{sub}
{f}
|
anlamsız meşguliyet
|
|
absurde Beschäftigung
{sub}
{f}
|
anlamsız uğraşı
|
|
absurde Frage
{sub}
{f}
|
anlamsız soru
|
|
absurde Idee
{sub}
{f}
|
anlamsız fikir
|
|
absurde Regel
{sub}
{f}
|
anlamsız kural
|
|
absurder Vorschlag
{sub}
{m}
|
anlamsız öneri
|
|
absurderweise
|
anlamsızca
|
|
absurdes Drama
{sub}
{n}
|
anlamsız dram
|
|
Absurdes Theater
{sub}
{n}
|
anlamsız tiyatro
|
|
die
Absurdität
{sub}
{f}
|
anlamsızlık
|
|
die
Ausdrucksleere
{sub}
{f}
|
anlamsızlık
|
|
ausdruckslos
{adj}
[Stimme]
|
anlamsız ses
|
|
ausdruckslos auf den Bildschirm starren
|
anlamsızca ekrana bakmak
|
|
ausdruckslos starrer Blick
{sub}
{m}
|
anlamsız katı bakış
|
|
ausdruckslose Augen
{sub}
{pl}
|
anlamsız bakışlı gözler
|
|
ausdruckslose Höflichkeit
{sub}
{f}
|
anlamsız kibarlık
|
|
ausdrucksloser Blick
{sub}
{m}
|
anlamsız bakış
|
|
ausdrucksloses Gesicht
|
anlamsız yüz
|
|
ausdrucksloses Gesicht
|
anlamsız yüz ifadesi
|
|
die
Ausdruckslosigkeit
{sub}
{f}
|
anlamsızlık
|
|
Ausdruckslosigkeits-
|
anlamsızlık-
|
|
die
Bedeutungslosigkeit
{sub}
{f}
|
anlamsızlık
|
|
die
Bedeutungslosigkeiten
{sub}
{pl}
|
anlamsızlıklar
|
|
der
Blödsinn
{sub}
{m}
|
anlamsızlık
|
|
die
Blödsinnigkeit
{sub}
{f}
{ugs.}
[Eigenschaft]
|
anlamsızlık
|
|
die
Chroeaphrasia
{sub}
{f}
|
anlamsız cümleler tekrarlama
|
|
ein nichtssagendes Leben
|
anlamsız bir hayat
|
|
ein verglaster Blick
|
anlamsız bakış
|
|
das
Gedankenkarussell
{sub}
{n}
|
anlamsız düşünceler
|
|
die
Geistlosigkeit
{sub}
{f}
|
anlamsız olan
|
|
Geld sinnlos ausgeben
{sub}
{n}
|
anlamsızca para harcamak
|
|
der
Hickhack
{sub}
{m}
|
anlamsız tartışma
|
|
irrwitzig
{adj}
|
anlamsız, saçma
|
|
die
Kateridee
{sub}
{f}
|
anlamsız düşünce
|
|
kreisende Gedanken
{adj}
|
anlamsız düşünceler
|
|
machte bedeutungslos
[er, sie, es~]
|
anlamsız kılmıştı
|
|
mit ausdruckslosem Gesicht
|
anlamsız suratla
|
|
nichts als Schall und Rauch sein
|
anlamsız olmak
|
|
nichtssagende Entschuldigung
{sub}
{f}
|
anlamsız özür dileme
|
|
nichtssagende Geste
{sub}
{f}
|
anlamsız jest
|
|
nichtssagender Blick
{sub}
{m}
|
anlamsız bakış
|
|
nichtssagendes Antwortschreiben
|
anlamsız cevap yazmak
|
|
die
Paradoxie
{sub}
{f}
|
anlamsızlık
|
|
phrasenhaft
{adj}
|
anlamsız söz
|
|
die
Platitüde
{sub}
{f}
|
anlamsız konuşma
|
|
platitüdenhaft
{adj}
|
anlamsız konuşma tarzında
|
|
sich sinnlos besaufen
{v}
{ugs.}
|
anlamsızca içip sarhoş olmak
|
|
sich sinnlos volllaufen lassen
{v}
{ugs.}
|
anlamsızca çok içki içmek
|
|
sinnentleert
{adj}
|
anlamsızlaşmış
|
|
sinnloserweise
{adj}
|
anlamsız olarak
|
|
sinnloses Geschwätz
{sub}
{n}
|
anlamsız lakırtı
|
|
die
absurdeste
{sub}
{f}
|
en anlamsız
|
|
das
absurdestes
{sub}
{n}
|
en anlamsız
|
|
ausdrucksloser
{adj}
|
daha anlamsız
|
|
ausdruckslosere
{adj}
|
daha anlamsız
|
|
ausdrucksloseste
{adj}
|
en anlamsız
|
|
ausgemachter Unsinn
{sub}
{m}
|
çok anlamsız
|
|
es ist doch sinnlos, ...
|
…anlamsız
|
|
ist alles ohne besondere Bedeutung
[das~]
|
hepsi anlamsız
|
|
nichtssagendste
|
hiç anlamsız
|
|
ohne jeden Sinn und Zweck
|
tamamen anlamsız
|
|
Rechtsverfolgung offentsichtlich aussichtslos
|
hukuki takip anlamsız
|
|
sinnloser
{adj}
|
daha anlamsız
|
|
sinnloseste
{adj}
|
en anlamsız
|
|
So ein Unsinn!
|
böyle anlamsız
|
|