6 direkte Treffer gefunden für: kanı


77 indirekte Treffer gefunden für: kanı

Deutsch Türkisch
die Acidose {sub} {f} kanın asitlenmesi
als Beweis zulassen {v} kanıt olarak kabul etmek
das Argument {sub} {n} kanıt
die Argumentation {sub} {f} kanıt gösterme
die Argumentation {sub} {f} kanıtları sıralama
Argumentations- kanıt gösterme-
die Argumentationskette {sub} {f} kanıt sunma zinciri
die Argumentationsketten {sub} {pl} kanıt sunma zincirleri
der Argumentationsleitfaden {sub} {m} kanıt sunma klavuzu
die Argumentationsstruktur {sub} {f} kanıt gösterme yapısı
das Argumentationsverfahren {sub} {n} kanıt gösterme metodu
argumentieren {v} [argumentierte, hat argumentiert] kanıt göstermek
argumentieren {v} [argumentierte, hat argumentiert] kanıtlama
argumentieren {v} [argumentierte, hat argumentiert] kanıtlamak
argumentieren {v} [argumentierte, hat argumentiert] kanıtları sıralamak
argumentierend {adj} kanıt gösteren
die Argumentierende {sub} {f} kanıt gösterici
der Argumentierender {sub} {m} kanıt gösteren
die Arterie {sub} {f} [Med.] kanın kalbden vücudun heryerine gitmesine olanak sağlayan damar
aus schlechter Familie [Inzucht: Vermehrung innerhalb der eigenen Verwandschaft] kanı bozuk
ausbeuten {v} [beutete aus, hat ausgebeutet] kanı emmek
die Ausnutzung {sub} {f} kanı emme
die Ausnützung {sub} {f} kanı emme
auspowern {v} [powertde aus, hat ausgepowert] kanı emmek
ausweisen {v} [wies aus, hat ausgeweisen] kanıtlamak
befriedigt {adj} kanık
begründen {v} [eine Behauptung] kanıt göstermek
die Begründung {sub} {f} kanıt gösterme
die Begründungen {sub} {pl} kanıtlar
der Beleg {sub} {m} [Beweis] kanıt
die Belegauswertung {sub} {f} kanıt değerlendirmesi
belegbar {adj} kanıtlanabilir
die Belege {sub} {pl} [Beweis] kanıtlar
belegen {v} [beweisen] kanıtlamak
belegend {adj} [beweisen] kanıtlayan
beleglos kanıtsız
der Beweis {sub} {m} kanıt
der Beweisantrag {sub} {m} kanı önergesi
beweisbar {adj} kanıtlanabilir
die Beweisbarkeit {sub} {f} kanıtlanabilme
der Beweisbeschluss {sub} {m} kanıt kararı
die Beweise {sub} {pl} kanıtlar
Beweise für etwas liefern kanıt vermek
Beweise vorlegen {v} kanıt göstermek
beweisen {v} [bewies, hat bewiesen] kanıt göstermek
beweisen {v} [bewies, hat bewiesen] kanıtlamak
beweisende Tatsache {sub} {f} kanıtlayan gerçek
das Beweiserbringen {sub} {n} kanıt gösterme
das Beweisersuchen {sub} {n} kanıt dilekҫesi
das Beweisfindungsverfahren {sub} {n} kanıt bulma duruşması
die Beweisfrage {sub} {f} kanıt sorusu
die Abfallsammelstelle {sub} {f} çöp toplama mekânı
die Abflussmöglichkeit {sub} {f} akış imkânı
der Abkippplatz {sub} {m} devirme mekânı
die Absatzmöglichkeit {sub} {f} pazar imkânı
die Absatzmöglichkeit {sub} {f} pazarlama imkânı
die Absatzmöglichkeit {sub} {f} satış imkânı
die Absicherungsfazilität {sub} {f} koruma imkânı
Abspielfläche {v} cereyan etme mekânı
der Adelssitz {sub} {m} asil mekânı
der Agrarminister {sub} {m} tarım bakanı
der Aldi {sub} {m} [Albrecht Discount] Alman ucuz alış veriş dükkânı
allgemeine Meinung {sub} {f} genel kanı
die Alterspräsident {sub} {f} yaş başkanı
der Alterspräsident {sub} {m} yaş başkanı
amtierender Bürgermeister görevi başındaki Belediye Başkanı
amtierender Präsident {sub} {m} görevli Cumhurbaşkanı
der Amtsleiter {sub} {m} daire başkanı
das Amüsierviertel {sub} {n} eğlence mekânı
der Andenkenladen {sub} {m} süvenir dükkânı
andere Unterkunft {sub} {f} başka ikamet mekânı
das Antiquariat {sub} {n} sahaf dükkânı
der Antiquitätenladen {sub} {m} antikacı dükkânı
die Arbeiteransiedlung {sub} {f} işçi iskânı
der Arbeitsminister {sub} {m} Çalışma Bakanı
der Arbeitsort {sub} {m} mekânı
arterielles Blut {sub} {n} atardamar kanı
0.005s