5 direkte Treffer gefunden für: boğa

Deutsch Türkisch
der Brummochse {sub} {m} boğa
der Bulle {sub} {m} [Stier] boğa
der Bulle {sub} {m} {ugs.} boğa
die Farre {sub} {f} boğa
der Stier {sub} {m} [Tier] boğa

57 indirekte Treffer gefunden für: boğa

Deutsch Türkisch
abschlachten {v} [schlachtete ab, hat abgeschlachtet] boğazlamak
abwürgend {adj} boğan
an den Kragen {ugs.} boğazına kadar
die Angina {sub} {f} [Med.] boğaz iltihabı
auf Hausse kaufen boğa eğiliminde almak
beiderseits des Bosporus Boğaziçi`nin her iki tarafında
bis zu den Ohren in Schulden sein {v} boğazına kadar borçlu olmak
bis zu den Ohren in Schulden {v} boğazına kadar borçlu
bis zum Hals boğaza kadar
bis zum Hals in der Scheiße stecken [vulg.] boğaza kadar sorunu olmak
bis zum Hals in Schulden stecken {ugs.} boğaza kadar borçlu olmak
bis zum Halse drinstecken {v} boğaza kadar batmak
bis zum Halse in Schulden stecken {v} boğaza kadar borçlu olmak
die Boa {sub} {f} boğa yılanı
die Boas {sub} {pl} boğa yılanları
die Boaschlange {sub} {f} boğa yılanı
der Bosporus {sub} {m} [Istanbul] Boğaziçi
Bosporus Brücke Boğaz Köprüsü
Bosporus Brücke Boğaziçi köprüsü
der Bosporus {sub} {m} [Istanbul] Boğaz
bullenartig {adj} boğaya benzer
die Bullenhoden {sub} {pl} boğa hayaları
die Bullenhoden {sub} {pl} boğa taşakları
die Bullenprüfstation {sub} {f} boğa kontrol istasyonu
bullenstark {adj} boğa gibi güçlü
die Bullenstation {sub} {f} boğa istasyonu
das Büffelgras {sub} {n} boğaotu
defilieren {v} [historisch] boğaz yolundan geçmek
der Hals tut mir weh boğazım ağrıyor
echte Mariendistel {sub} {f} boğa dikeni
ein Krümel ist in Ihrer Kehle steckengeblieben boğazında bir parça takılıp kaldı
der Eisenhut {sub} {m} [Aconitum] Boğanotu
Eisenhut (Blauer~) {sub} {m} [Aconitum napellus] Boğanotu, Kaplanboğanotu, Migferotu
Eisenhut (Bunter~) {sub} {m} [Aconitum veriegatum] Boğanotu (Renkli)
Eisenhut (Dunkelblauer~) {sub} {m} [Aconitum nasutum] Boğanotu (Mor)
Eisenhut (Feiner~) {sub} {m} [Aconitum antora] Boğanotu (Narin)
Eisenhut (Gelber~) {sub} {m} [Aconitum vulparia] Boğanotu (Sarı)
Eisenhut (Orient~) {sub} {m} [Aconitum orient] Boğanotu (Trabzon)
Eisenhut (Van~) {sub} {m} [Aconitum cochleare] Boğanotu (Van)
Eisenhut (Wilder~) {sub} {m} [Aconitum ferox] Boğanotu (Yabani)
die Eisenhutknollen {sub} {pl} Boğanotu yumruları
der Eisenhutknollenextrakt {sub} {m} Boğanotu yumrusu ekstresi
die Elenantilope {sub} {f} boğa antilobu
die Enge {sub} {f} [Meerenge] boğaz
er steckt tief in Schulden boğazına kadar borç içinde
erdrosseln {v} boğarak öldürmek
erdrosseln {v} boğazını sıkarak öldürmek
erdrosselnd {adj} boğan
erdrückend {adj} boğan
ersticken {v} boğarak öldürmek
erwürge [ich~] boğazlıyorum
die Jungbulle {sub} {f} genç boğa
die Jungbulle {sub} {f} yeni yetme boğa
die Maus {sub} {f} cırboğa
der Pfingstochse {sub} {m} panktot yortusu için süslenmiş boğa
die Springmaus {sub} {f} cırboğa
der Zuchtbulle {sub} {m} [Zoologie] damızlık boğa
0.004s