12 direkte Treffer gefunden für: sorgen


75 indirekte Treffer gefunden für: sorgen

Deutsch Türkisch
Sorgen abschütteln {v} dertlerden sıyrılmak
Sorgen bereiten {v} [jemanden] üzmek
Sorgen beschwichtigen {v} dertleri hafife almak
Sorgen haben {v} dertleri olmak
Sorgen ertränken {v} dertleri içkiyle unutmak
sorgen für {v} için üzülmek
sorgen für {v} ...ile ilgilenmek
sorgen für {v} bir şeye sebep olmak
Sorgen gemacht [er, sie, es hat sich~] üzüldü
Sorgen machen {v} üzüntü vermek
Sorgen machen {v} [sich~] üzülmek
Sorgen machen alt {sub} {pl} üzüntüler yaşlandırıyor
sorgen Sie für eine fachgerechte Ausführung! profesyonelce yapılmasını sağlayın!
sorgen Sie für sofortigen Versand hemen postalanmasını sağlayın
Sorgen teilen {v} üzüntüleri paylaşmak
Sorgen und Ängste {sub} {pl} üzüntüler ve korkular
Sorgen und Nöte {sub} {pl} üzüntüler ve zorluklar
Sorgen wegblasen {v} üzüntüleri kendinden uzaklaştırmak
der Sorgenbrecher {sub} {m} avunma
der Sorgenbrecher {sub} {m} avuntu
der Sorgenbrecher {sub} {m} teselli
sorgend {adj} üzen
die Sorgenfalte {sub} {f} üzüntü kırışığı
die Sorgenfalten {sub} {pl} üzüntü kırışıkları
sorgenfrei {adj} dertsiz
sorgenfrei {adj} endişesiz
sorgenfrei {adj} kaygısız
sorgenfrei {adj} kedersiz
sorgenfrei {adj} tasasız
sorgenfrei {adj} üzüntüsüz
sorgenfreie Kindheit {sub} {f} üzüntüsüz çocukluk
sorgenfreies Leben {sub} {n} üzüntüsüz yaşam
die Sorgenfreiheit {sub} {f} [= Unbekümmertheit] endişesizlik
das Sorgenkind {sub} {n} sorunlu çocuk
das Sorgenkind {sub} {n} üzücü durum
das Sorgenkind {sub} {n} üzücü şey
sorgenlos {adj} dertsiz
sorgenlos {adj} endişesiz
sorgenlos {adj} kaygısız
sorgenlos {adj} kedersiz
sorgenlos {adj} tasasız
die Sorgenlosigkeit {sub} {f} kaygısızlık
sorgenschwer {adj} [erfüllt von Sorgen] üzüntü dolu
sorgenvoll {adj} endişeli
sorgenvoll {adj} kaygılı
sorgenvoll {adj} tasalı
sorgen um [mit Fürsorge umgeben] ilgi göstermek
sorgen machend {adj} üzen
sorgen machend {adj} üzüntü veren
Abfall entsorgen {v} çöpü bertaraf etmek
alle mein Sorgen bütün kaygılarım
alle mein Sorgen bütün üzüntülerim
die Alltagssorgen {sub} {pl} günlük endişeler
als gefährlichen Abfall entsorgen tehlikeli atık olarak bertaraf etmek
auf dem Luftweg versorgen hava yolu ile temin etmek
aussorgen {v} finansal olarak kurtulmak
besorgen {v} [beschaffen] sağlamak
besorgen {v} [beschaffen] temin etmek
besorgen {v} [besorgte, habe besorgt] halletmek
besorgen {v} [besorgte, hat besorgt] sağlamak
besorgen {v} [besorgte, hat besorgt] tedarik etmek
besorgen {v} [einkaufen] almak
besorgen {v} [einkaufen] satın almak
besorgen {v} [erledigen] yapmak
besorgen {v} [versorgen] sağlamak
besorgen {v} [versorgen] tedarik etmek
besorgen {v} [versorgen] temin etmek
den Geist mit Wissen versorgen {v} zihni bilgi ile beslemek
den Markt versorgen piyasayı beslemek
der Verkäufer muss für Versicherung sorgen satıcının sigorta yaptırması gerekir
ein Gebiet versorgen {v} bir bölgeye hizmet etmek
eine neue Unterkunft besorgen {v} yeni bir ikametgâh bulmak
einen Kranken besorgen bir hastaya bakmak
entsorgen {v} artıkları toplayıp imha etmek
entsorgen {v} arıtmak
0.005s